Ursula K Le Guin Kimdir?

İsmini Yerdeniz Büyücüsü ve Mülksüzler ile bildiğiniz Amerikalı bilimkurgu ve fantastik edebiyat yazarı Le Guin geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti.

Peki Le Guin kimdir? Ursula K Le Guin‘in etkilendiği yazarlar kimler? Le Guin’in hayatına farklı bir bakış açısı sunan yazarımız Kaan Yıldız’ın bu alışılmışın dışında Le Guin yazısıyla, ölümünün ardından büyük yazar Ursula’yı daha iyi tanıyacaksınız. Ursula K Le Guin de artık edebiyat tarihine maloldu.

Ursula K Le Guin Kimlerden Etkilendi?

Le Guin’in en çok etkilendiği yazarın J.R.R. Tolkien olduğunu söylemek gayet yerinde. Hatta Le Guin üzerinde Yüzüklerin Efendisi’nin de büyük bir etkisi oluyor. Bunu da yazarın fantastik kurgu olan eserlerinde görmek gayet rahat. Büyücüler, ejderhalar, kırsal kesim ve kadim bilgelik… Ayrıca William Morris etkisini de hissetmek de (görmek değil) mümkün. Bilimkurgu yazarı olan yönü için ise spekülatif kurgu yazarlarına bakmak yerinde olacaktır, nitekim Le Guin’in kendisi de aslında bir spekülatif kurgu yazarıdır. Bilimkurgu olarak etkilendiği yazarlar arasında Robert Heinlein, C. S. Lewis, P. K. Dick, Harry Harrison gibi yazarları rahatlıkla sayabilirim – tabi bunu sayabilecek kişi benim, genelde sadece P. K. Dick’in ismini duyabilirsiniz. Bunlar dışında, genel bir etkiden bahsetmek gerekirse tabi ki olmazsa olmaz Söğütlere Fısıldamak rahatlıkla zikredilebilir.

Ursula K Le Guin Kitapları

Kitapların yapısına gelecek olursak, tabi ki eserlerinde Sosyoloji, Antropoloji ve Psikoloji gibi sosyal bilimlerin yoğun olarak işlendiğini, çalışıldığını rahatlıkla görebilirsiniz. Buna cinsiyet çalışmaları da dahildir. Örneğin Karanlığın Sol Eli adlı eserde, kitaba konu olan halk zamanın belli vakitlerinde bir dönüşüm yaşayarak cinsiyet değiştirebilirler – böylece ülkenin kralı hamile olabilmektedir. Gülmeyin. Ya da Atuan Mezarları adlı eserlerinde kızın, kadın olma süreci ve bunun nasıl bir psikolojik sürece tabi olduğu harikulade metaforlar ile görülebilmektedir. Bu bir canlanış öyküsüdür, kadın doğasına dair ne kadar da başarılı bir çalışmadır! Ya da Ejderböceği adlı öyküsü… Ayrıca halklar, toplumsal ayrım ve halkların üretim-tüketim şekillerindeki farklılık ve tarihsel bazı gerçekliklere dair de Le Guin’in eserlerinde bol bol görülebilecekler vardır.

Dünya’ya Orman Denir adlı eserde işgal edilen bir cennetin ve buranın köle edilmiş halkının çektikleri, tepkileri, algı biçimleri ve işgal edenlerinde işgal edilmiş halka karşı olan düşünceleri çok güzel bir biçimde işlenmiştir. Bilhassa işgal edilen kitlenin beyaz ırk değil de yeşil, kısa boylu canlılar olması dikkat çekicidir… Gelişmiş halk ve kırsal üretimdeki kitlenin durumuna dair çok daha farklı bir bakışını, tersini ise Sürgün Gezegeni adlı eserinde bulacaksınız. Tabi ezber bozan cinsten… Kadın, erkek eşitliği ise eserlerinin hemen hepsinde rahatlıkla görülebilmektedir. Bu feminizm, biçim ve söylemde herhalde yazarın sadece okumaların ve kapitalist toplum düzenine olan eleştirilerinden değil aynı zamanda pastoral yaşam süren halkların yaşamlarından etkilenmesiyle açıklanabilir olsa gerek.

Denge Hikayesi

Yazara dair anlatılacak çok şey var. Az da olacak olsa da Yerdeniz Büyücü’sünden bahsetmek isterim. Herhalde hayatımda boyunca okuduğum en değerli eserlerden biridir. Büyücüler, büyü okulu, kadim bilgelik, Türkmen kültüründen bizlere tanıdık gelecek olan ve yazarın Bulucu adlı eserinde de çok güzel bir şekilde görülebilen hayvan donuna girme… Peki bu kitap nedir? Bu kitap açık ve net olarak denge’nin hikayesidir. Gayet üzücüdür. Gerçektir çünkü ne siyahtır ne beyaz, denge’nin gri olduğunun anlatısıdır. Söz sessizlikte, ışık karanlıkta, yaşam ölürken…

Le Guin’i Daha İyi Anlamak İçin

Bitirmem gerek, ama bitmeden Mülksüzler’den bahsetmem şart. Mülksüzler, bir anarşist ütopya eseri. İlk anarşist ütopya. Günümüz kapitalist, efendi-köle ilişkisinin dünyasından bir duvar ile kendini ayırmak, ona şiddetle müdahale etmek yerine pasif bir direnişe geçmek. Emtia olmayan kadın, beton ormanlardan ziyade doğuran bir gezegen… Mülksüzler’den önce yazarın Balıkçıl Gözü adlı eserini ve yeterli sabra sahipseniz Dostoyevski’nin Ecinniler adlı eserini okumanızı tavsiye ederim.

Türk okurların en çok benimsediği, içselleştirdiği yazarlardan biriydi Le Guin. Ve bunu sosyolojiye, feminizm, psikoloji ve kapitalist düzen eleştirileri ile mi başardı? Hayır, çünkü Türk okur hiçbir zaman feminist teoriye ya da psikolojik şema ve çözümlere dair yeterli okumaları yaparak Le Guin’e okumaya girişmedi. Anarşizmi anlamak yerine, hoşuna giden kısımları aldı. Türk okurun Le Guin’i sevişi O’nun yarattığı karanlık dünya ve bu dünyanın muazzam tasviri ve duygu yoğunluğu yüksek kalemiyle oldu. Bu dahi büyük bir başarıdır.

Bomboş gökyüzünde, uçarken parlar atmaca…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir