Alamanya Alamanya Bizden Aptal Bulaman Ya

Aziz Nesin’i tarife ne hacet? Türk edebiyatının gerçek “yazı makinelerinden” birisi olan ve hiciv sanatındaki ustalığı, kendisini seven veya sevmeyen herkes tarafından kabul edilen büyük bir yazardır. Hayatı boyunca her kim iktidara gelirse gelsin hırpalanan, hapse düşen, hor görülen ama bildiği yoldan hiç vazgeçmeyen Aziz Nesin; öldükten sonra bile kitap çıkarmaya devam eden üstadın, “Alamanya Alamanya Bizden Aptal Bulaman Ya” kitabı da bu kitaplardan biri. Aziz Nesin’in ölene kadar çıkarmayı düşündüğü ancak ömrü vefa etmediği için çıkaramadığı bu kitap, notlarından derlenerek Nesin Vakfı tarafından çıkarıldı.

Son zamanlarda kitaplarının kapaklarını Nesin Vakfı’nda eğitim gören çocuklar tarafından çizilen Aziz Nesin’in bu kitabının kapağı da yine vakıftaki çocukların elinden çıkmış. Kitabın başlığına gelince, “Yine Aziz Nesin bize hakaret mi ediyor?” diye düşünecek olursanız, yanılırsınız. Bu başlık, Almanya’ya göç eden Türklerin o dönemlerde söylediği bir tekerleme.

Kitaba geçelim;

Alamanya Alamanya Bizden Aptal Bulaman Ya Kitabı

“Dünya Kazan Ben Kepçe” serisinin ikinci kitabı olarak Nesin Yayınları’ndan çıkan kitap, ilk baskıda 2 bin adet basıldı. Toplamı 346 sayfa olan kitap, hazırlanışı en zor Aziz Nesin kitaplarından biri olmuştur kuşkusuz, çünkü Aziz Nesin, şahsi notlarını Osmanlıca tutmaktaydı. Bu kitabın içinde de yer yer orijinal not kağıtlarının fotoğraflarını göreceksiniz.

Aziz Nesin, Almanya gezilerinde gözlemlediği her şeyi kitabında anlatmış. Kitabın çıkış noktalarından birisi ise; “Almanya gibi muasır bir medeniyet, nasıl oldu da Hitler gibi bir canavarı ortaya çıkardı.”

Bu merhaleden bakınca biraz enteresan görünüyor elbette. Olayı biraz daha enteresan hale getirecek olursak, “Türklerin Almanya’ya ilk gittiği zaman uğradığı toplumsal baskının, Hitler Almanyasının Yahudilere uyguladığı baskıdan çok da farklı olmaması” notunu düşelim. Keza, burada Türklere uygulanan ırkçı davranışlar, Nesin tarafından sert dille eleştiriliyor.

Bir adım daha ileri gidelim, Türklerin 1960 ve sonrası dönemde Almanya’ya nasıl kabul edildiğini biliyor musunuz? Mutlaka çoğunuz duymuşsunuzdur. Burada birinci elden bilgi edinin isteriz. Diş kontrolü, basur kontrolü gibi, “sağlık taraması” adı altında ağzında tek diş eksik, tek çürük olanların bile işçi olarak alınmadığı bir Almanya göreceksiniz. Burada önemli bir uyarı düşmekte fayda var; Okurken anti-Almanyacı olmamak için biraz direnmeniz gerekmekte. Ha bunu istemiyorsanız tabii…

Kitap, baştan sonra kadar gülme, düşünme ve hayıflanma garantilidir.

Aziz Nesin İlk Kez Almanya’ya Nasıl Gitti?

Aziz Nesin’in Almanya’ya ilk kez gitmesi, bütün hayatında olduğu gibi komedi yüklüdür. Aziz Nesin, birkaç kez pasaport için başvuru yapar ancak her seferinde pasaport alması onaylanmaz. Malum, kendisi şaibeli, şüpheli bir kişi olduğu için yurtdışına çıkmasına devlet büyükleri müsaade etmemekte. En son bir başvuru daha yapar ve kabul edilir. Aziz Nesin bu duruma çok sevinir ve şaşırır. Daha sonra öğrenir ki, mevsim Hac mevsimi olduğu için hacı adayları akın akın pasaport çıkarttırıyor. Aziz Nesin’in pasaportu da bu arada, hacı adaylarıyla birlikte araya karışarak çıkarılmış.

Ha, tabii Aziz Nesin bu pasaportla Suudi Arabistan’a gitmiyor; Sosyalist Enternasyonel Yazarlar Birliği toplantısı için Doğu (Sosyalist) Almanya’ya gidiyor. Havadayken

Ve buradan itibaren Aziz Nesin’in Almanya notları başlıyor.

Gezi Kitabından Çok Sosyolojik Tespit Klavuzudur

Kitabı evvela Sosyoloji ve Psikoloji alanında ihtisas gören her bireye tavsiye etmek boynumuzun borcudur. Çünkü bu kitapta Türklerin sosyolojik olarak karşılaştığı sorunlar, Almanya’ya entegrasyonları ve o esnadaki psikolojileri kocaman bir yer kaplamaktadır. Bir ulusun başka bir devlete sürüler halinde göç etmesinin yol açacağı -hem kendileri hem gittikleri ülkenin halkı için- tüm sorunları ve tespitleri burada bulabilirsiniz. Dolayısıyla bu kitap, aynı zamanda Türkiye’deki Suriyeliler ve Suriyelilerin çok yoğun yaşadığı yerlerdeki Türkler için de bir cevap niteliği taşır.

Kitaptan Altı Çizili Bazı Cümleler

Bir kitabı okurken altını çizmeyi pek sevmem, bunun beni yavaşlattığını düşünüyorum. Ancak kitapta şok etkisi yaratacak o kadar çok mevzu var ki, mutlaka altını çizmeliyim diye düşündüm. Bir yerden sonra ise, bu tespitler o kadar fazlaydı ki, neredeyse kitabın hepsini çizmem gerektiğini düşünerek, tekrar eski metodumla okumaya devam ettim.

Burada altını çizdiğim -önemli gördüğüm- bazı noktaları paylaşmayı borç bilirim;

24’üncü Sayfadan “Fon Sadriştaynlar” başlığı altında geçen bir kısım;

“Türkiye’de Alman hayranlığının, Almanların her alanda üstünlüğünün benimsenmesinin başlangıcı, 20. yüzyıl başı, yani geç kalmış Alman emperyalizminin uyanış tarihidir. Alman Emperyalizminin geçit yolu Türkiye’ydi… …20. Yüzyıl başları, Türklerin Fransız kültüründen Alman kültürüne, İkinci dünya savaşı sonu da Alman kültüründen Amerikan kültürüne dönüş dönemleridir. Alman sevgisi, hayranlığı, Almanların örnek ve ideal alınması durup dururken olmadı; Alman kültür emperyalizminin Türkiye’ye sokulup yerleştirilmesiyle oldu…”

42’nci sayfadaki “Türk İnsanıyla Alman İnsanının Ayrımı” başlıklı kısımdan;

“…Diyelim polis bir adamı yakalamış götürüyor… …Türkler çoğunlukla polise kızar, yakalanan adama acır… …Alman’a gelince, o büsbütün karşıt duygudadır. Adamın suçlu olup olmadığını bilmediği halde, polisten yanadır çoğunlukla… …Çünkü Alman, başındaki iktidarın, otoritenin ve onun yürütme gücünün herzaman haklı olduğuna tartışmasız inanır ve güvenir. Oysa Türk, baştakilerin kendinden yana olduğunu hemen hiç görmemiştir…”

“Diyelim bir futbol maçındayız… …Türk, adını bile bilmediği o güçsüz takım için ‘Ah bir gol atsa da yense şu güçlü takımı…’ diye içinden geçirir. Oysa Alman tersini düşünür… …Çünkü Türk insanı çok ezilmiş, çok yenilmiştir. Alman insanı da çok yenilmiştir ama yenildiğinde bile yenginlerden güçlü olduğuna inanmış, yeniden yeneceğini ummuştur…”

Bu kısma kadarki alıntılar; Türk insanları ile Alman insanları arasındaki benzerlikler, farklılıklar ile tarihsel Türk-Alman ilişkilerini esas alan bölümlerdendi.

Alamanya Alamanya Bizden Aptal Bulaman Ya Kitabının Önsöz’ünden

Esin pervane ve Salih Bora -kitabı eski Türkçe’den çeviren ve derleyen kişiler- Önsöz’de şöyle yazmaktadır.

Adını “Alamancı” bir ozanın türküsünden alan bu kitap, Aziz Nesin’in 1965-1986 yılları arasında yaptığı Almanya gezilerinin izlenimlerinden oluşuyor. Nesin’in çalışkanlığı, kadar arşivciliği de artık pekçoğunuzun malumu… 1983’te küçük bir fasikül halinde yayımlanan yazılarını eklerle zenginleştirip kitaplaştırmak için dört koca dosya dolusu daha not ve belge biriktirmiş Aziz Nesin. Zaman ve zemin bulup bitiremediği bu Alamanya Sefaretnamesi’ni tamamlamak biz arşiv işçilerine düştü. Alamanya Alamanya, 1965-1981 arasında Yeni Tanin, Akşam, Yön, Yankı ve Milliyet’te yayımlanan yazılarla, yazarın arşivindeki eski yazı notların, güncelerin ve belgelerin harmanlanmasıyla oluştu…

Kitapta Neler Var?

Kitapta 100’ün üzerinde iç başlık bulunmakta. Bu başlıklardan her biri farklı tespitlerden meydana gelmekte. İlk kısımları Türk-Alman ilişkileri ve tarihsel geçmişine dair notlardan meydana gelen kitapta daha sonra Türk ve Almanlar arasındaki farklılıklar ve benzerlikler yer bulmakta. Daha sonra ise, Türklerin Almanya’ya nasıl kabul edildikleri, gidince ilk karşılaştıkları olaylar, dil bilmeden nasıl yaşadıkları, Türkleri Almanya’da dolandıran politikacılar, din adamları, avukatlar ve Almanlar, toplumsal tacizler, fiziksel tecavüzler gibi bir çok problem yer alıyor. Bunun dışında Almanya’dan nasıl bir Hitler çıktı? Yine bir Hitler çıkar mı? Çıkarsa hedefinde Türkler mi olur? Almanların cinsel yaşamları nasıl? Gece hayatları, edebiyat yaşantıları neler? Doğu Almanya ile Batı Almanya arasındaki farklar ve benzerlikler neler? gibi bir çok soruya da cevap arıyor.

Bu kitap, hayatınızda okuduğunuz gezi yazıları içerisinde çok müstesna bir yer edinecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir