Devalüasyon Olur mu? Devalüasyon Nedir?

Son zamanların en büyük sorularından biri; Türkiye’de devalüasyon olur mu? 2018’in Mayıs ayından beri, geçtiğimiz süre boyunca Türkiye’nin ekonomik durumu hiç de iç açıcı değil. Doların 3 lira seviyelerinden 8 lirayı gördüğü 2018 Ağustos ayından sonra bir miktar düşebilse de gerek tüketici enflasyonunun hızlı bir şekilde artması, gerekse iç pazarın daralıp kalması herkesi bir ekonomik kriz beklentisine soktu. Mevcut koşullar Türkiye’nin bir ekonomik kriz içerisinde olduğuna işaret etse de 1 yıldan uzun süredir seçim ekonomisinin yaşandığı Türkiye’de ekonomi bir şekilde el yordamıyla yolunu buluyor. Devalüasyon haberleri aslında dolar daha yükselmeden önce ortaya çıkmıştı. 2017’nin sonlarında defakto veya doğrudan doğruya kontrollü döviz sistemine geçerek devlet eliyle bir devalüasyon yapılacağı mahalle dedikoduları arasındaydı. Ancak doların hızlı bir şekilde yükselmesi, “Türkiye’de devalüasyon oluyor” sorularını getirdi. Serbest ekonomi modeline geçişin sebebi, devalüasyon kelimesini lügatımızdan çıkarmak olsa da bu konuda pek de başarılı olunamadı. 

Devalüasyon Beklentileri

2018’de olası bir ekonomik kriz ve devalüasyon beklentileri, seçimlerin erkene alınmasıyla iyice arttı. Gelin görün ki beklentiler yanlış olsa da dolar seçimden 2 ay sonra tarihinin en yüksek noktasına ulaştı. Emlak sektöründe yaşanan daralmanın yanısıra Türk Lirasının son 3 yıldır diğer para birimleri karşısındaki sert düşüşü, ekonomik kriz ile beraber bir devalüasyon beklentisine de sebep oldu. Olası bir değer indiriminin seçimlerden sonra yapılması, yeni seçilecek hükumetin önümüzdeki 5 yıl içerisinde bu durumu toparlaması için şansı olacak.

Ekonomide devalüasyondan başka çarelerin bulunduğu da ortada olsa da bazı durumlarda develüasyondan başka çare de kalmayabilir. Ancak bu durum Türkiye için geçerli değil. Türkiye, yabancı paraların sabit kurla değil, dalgalı kurla işlem gördüğü bir ekonomiye sahip.

Türkiye’de Devalüasyon

Türkiye için bir başka sıkıntının kapıda olduğu gerçeği de bulunuyor. Türkiye gibi hem dalgalı kurla işlem görülen, hem de ihracat ile ithalat arasındaki makasın her geçen gün açıldığı bir ülkede döviz gün be gün yukarı ivme gösteriyor. Dolayısıyla Türkiye’de bir gün değil her gün develüasyon gerçekleşiyor. Ancak bunun etkileri yavaş yavaş meydana geldiği için toplumun daha kolay hazmetmesine sebep oluyor.

2001 Devalüasyonu

2001 yılında ilan edilen devalüasyonun etkilerinin çok yıkıcı olduğu bir gerçek ancak, ilan edildiği zamanda Türkiye’de sabit kur vardı. Bu sabit kurdan kaynaklı olarak dolar ve o zaman için mark yavaş yavaş yükseliyordu. Ancak Türk parası her geçen gün değer kaybediyordu. İhracat ile ithalat arasındaki makas açılmış ve cari açık büyük bir seviyeye ulaşmıştı. Devalüasyon ilan edilerek Türk parasının değeri bilinçli olarak düşürüldü ve ithalat yapılamaz hale geldi. Bu durum ihracat rakamlarının ithalat rakamlarının önüne geçmesine sebep oldu ve Türkiye’nin orta ölçekte zenginleşmesine sebep oldu. Nitekim 2005-2008 yılları arasında Türkiye’nin büyüme rakamlarının yüksek seviyede olması, başta inşaat ve teknoloji kalemlerinin ihracatının o dönemden başlayarak yükselmesi sayesinde olmuştu.

Devalüasyon Nedir?

Bu tanım ekonomide değer indirimidir. Tam tersi, yani değer artırımı olan duruma ise revalüasyon adı verilir. Bu durumların her ikisi de devlet tarafından paranın değerini kontrol altına almak amacıyla yapılır. Bazı ülkeler için bir kurtuluş yolu olarak görülen develüasyon, üretim konusunda geri kalmış ülkelerde ise tam anlamıyla acı reçete anlamına gelmektedir. Çünkü halk ilan edilen devalüasyon miktarı kadar, hatta kimi yerlerde daha fazla fakirleşirler.

Dalgalı Kur/ Devalüasyon

Dalgalı kur ile aralarında zıt bir ilişki olmasına rağmen hangi koşullarda tercih edilebileceği tartışılır. Dalgalı kur daha çok serbest ekonomi modellerinde görülürken, sabit kur, devletin ekonomiye daha çok müdahale edebildiği durumlarda görülür. Bunun sonuçları arasında Türkiye’nin 2001 önceki durumu ile bugünü arasındaki fark örnek gösterilebilir. 2001 yılında Türkiye’de devalüasyon ilan edildiği zaman sabit kur bulunuyordu. Bu yüzden dolayı dolar birden bire iki katı kadar artış göstermişti. Ancak ekonomi rayına oturtulmuş ve o dönemde neredeyse ihracat ithalatın önüne geçmişti. Bu durum bir süre daha devam etti. Türkiye’de tekrar aynı duruma gelinmemesi için serbest kura geçildi. Böylece, Türkiye’nin ekonomide hak ettiği kadar yer almasına sebep oldu. İhracatın ve ithalatın, döviz girişi ve çıkışı açısından herhangi bir kotası veya sınırı bulunmuyor ancak döviz çıkışı fazla olursa döviz birimi yavaş yavaş yükseliyor. Devalüasyonun bir anda ilan edildiği zaman döviz kurları iki katına yükselip 2 sene ekonomiyi götüreceğine; 2 yıl içerisinde döviz 3 kat yükselir ancak piyasa her birim yükselişinde kendi yerini bulur. Bu sayede etkisi toplumda daha uzun süre ancak daha küçük küçük oranlarda hissedilir. Böylece toplumun ekonomik kriz beklentisi daha az olur.

[irp posts=”2756″ name=”İyi Parti Seçimlere Girebilir mi?”]

Dalgalı Kur’da Ekonomik Kriz

Dalgalı kur ile yönetilen bir ülke ekonomisinde kriz olmaz mı? Bu sorunun cevabı “elbette olur” şeklinde olacaktır. Ancak bu kriz, devletin yaratacağı kontrollü bir kriz olmayacağı gibi, devletin kolaylıkla müdahale edebileceği bir kriz de olmayacaktır. Devlet, en nihayetinde krizin etkisinin daha az olması için teşvik paketleri, yardımlar gibi ek yöntemlere ihtiyaç duyacaktır ancak devalüasyon gibi bilinçli bir şekilde değer düşürülüp ekonominin yerini bulmasını sağlayamayacaktır. Bu sebeple yaşanacak bir ekonomik krizde vatandaş kendi çaresini kendisi bulmak zorunda kalacaktır.

Devlet bu durumda tamamen pasif konumda kalmayacaktır. Ancak alım gücü zayıflayacağı için sosyal devlet olgusunun da geliş miş olması gerekmektedir. Sosyal devletin bulunmadığı yerlerde ekonomik krizin yıkıcı etkileri daha büyük olmaktadır. Döviz birimlerinin yükselmesinin çözümü ise piyasaya her gün, düzenli bir şekilde ve her gün bir önceki günden daha bol miktarda döviz girişinin olması gerekiyor. Bunun için döviz getirisi yapabilecek üretimlerin yapılması gerekiyor. Turizm bu ihtimallerin içinde sayılsa da büyük oranlarda ihracatın yapılması ve bunun devamlılık arzetmesi dalgalı kurda bu etkinin minimuma inmesi için en gerekli şarttır. Elbette dışarıdan mal alınmasının da -ithalat- daha çok azalması, dışarıdan alınan ürünler için yurt içinde alternatif aranılması veya üretilmesi gerekiyor.

Türkiye’de Ne Olacak? İhtimaller Neler?

Türkiye’de şu durumda bir devalüasyon ilan edilmesi imkansız ancak artan dolara bir dur denilmesi de gerekiyor. Yapılabilecekler arasında defakto devalüasyon ilan edilebilir veya sabit kura tekrardan geçiş yapılabilir. Bu ihtimallerin her ikisi de piyasayı çok olumsuz etkileyecektir ve birden bire olması daha fazla fakirleşmeye sebep olacaktır.

Defakto Devalüasyon Nedir? Devalüasyon Olursa Ne Olur?

Defakto Devalüasyon, aslında devletin doğrudan devalüasyon ilan edemediği hallerde piyasaya müdahale etme çabasına verilen addır. Devlet, Merkez Bankası aracılığıyla piyasada dolaşımda bulunan döviz miktarının büyük bir oranını rezervine çeker. Piyasada döviz bulunamadığı için kurlar bir anda çok ciddi bir şekilde yükselir. Piyasada dövizin kalmaması yurtdışından alım yapılmasını çok zor kılar ve ithal ürünlerin fiyatları yükselir. Böylece en başta anlattığımız şartlar gerçekleşmiş olur. Ancak doğal yollardan gerçekleştirilen bu hareket aynı zamanda bşir paniğe sebep olur ve piyasanın olağan bir devalüasyondan daha agresif davranmasına sebep olur.

Serbest Kura Yeniden Geçilmesi

Türkiye’nin tekrardan serbest kura geçmesi piyasa alışkanlığı açısından son derece olumsuz olacaktır. Dövizin dolaşımının devlet kontrolünde olduğu günlerde bu durum olukça olağan karşılanıyordu ancak dalgalı kur sistemine geçildiğinden dolayı Türkiye’de bulunan ve yurtdışıyla işler yapan şirketlerin ve yurtdışında yerleşik durumda olup Türkiye’de iş yapan şirketlerin alışkanlıklarının bozulmasına sebep olacak. Hatta, Türkiye’ye yabancı sermayenin girişi muazzam derecede azalacaktır çünkü paranın serbest kalmaması bir baskıyı da beraberinde getirecektir. Eğer hal böyle olursa, ülkede döviz kalmayacağı gibi yeni dövizin de girmemesi piyasanın dengesini bulmasını hayli zorlaştıracaktır.

Haziran 2019 İtibariyle Devalüasyon İhtimali

Türkiye’de yazıyı kaleme aldığımız 2018 itibariyle dövizde çok ciddi bir endişe meydana gelmedi. Ancak soğan ve patates kuru döviz kurunu ezip geçti. Burada devalüasyonla ilgili ne gibi olaylar olmuş olabilir ki?

Türkiye, dünyaya, hem de hatırı sayılır ülkelere veya firmalara ihracat gerçekleştiren bir ülke olsa da katmadeğer üretimi oldukça kısıtlı. İçinde yaşadığımız ve adı henüz konmamış olan krizin özellikle gıda konusunda yaptığı etkiler malum. Yıllık enflasyon %20’lere dayanmış, dolar 8 liradan dönmüş olsa da yeniden oraya çıkacakmış gibi göz kırpması, S-400 ve F35 krizi arasında sıkışıp kalmamız ekonomiyi de ister istemez etkiliyor.

Bu geçen zaman içerisinde doların bir miktar dizginlenebilmesinin temel sebebi ise ihracatımızın olduğu yerde saymasına karşın ithalatımızın düşmesi. Türkiye gibi patatesten samana, cep telefonundan otomobile ve hatta kağıda kadar hemen hemen her kalemde diğer ülkelere bağımlı olan bir ülkede ithalatın düşmesinin de ciddi sorunları var. Değneğin bir ucunda döviz, diğer ucunda enflasyon bulunuyor. Ekonomi kaygan zemininde olması gereken bu iki uca değmeden sopanın ortasından tutmak olsa da, orası da yağlı olduğu için el bir ucundan diğerine kayıp duruyor. Biz ise kah döviz çok arttı diyoruz, kah enflasyon çok arttı diyoruz.

Ne İhraç Ediyoruz?

Türkiye’nin önemli ihracatçı firmaları var. Ancak bir çip üretip satamıyoruz. 50 yıldır otomobil üreten bir ülke olsak da yerli otomobilimizi henüz üretemiyoruz. Yerli olma namına birkaç savaş gereci, cep telefonu ve saire yaptık ancak, bunların da tüm parçaları yurt dışı kaynaklı, veya satıyoruz. Ülke içindeki ihtiyacı karşılayacak basit ürünleri ürettiğimiz fabrikaları da sattık, satıyoruz. En son çeker fabrikalarının satılması ve 1 yıl sonunda şeker fiyatlarının da artmasını gördük. Dahası çiftçimizin pancar üretimi de artmak bir yana dursun, azaldı.

Ancak Türkiye’de ciddi bir ara mamul sanayisi var. Türkiye’nin en büyük cıvata üreticilerinden Norm Cıvata, dünyadaki pek çok önemli otomobil firmasının bağlantı elemanlarını üretiyor. Borusan ABD ile yaşanan çelik krizine rağmen çökmedi. Bilakis Boston’da bulunan fabrikası sayesinde sarsılmadan yoluna devam edebildi. Denizli, İzmir, Bursa, Gazi Antep, Konya gibi Türkiye’nin geri planda şehirleri ihracatta başarı hikayeleri yazıyor. Ancak bunlar da Türkiye’nin ancak geri gitmesini engelliyor. Doların düşmesini ise bugün sadece ithalatın düşmesine borçluyuz. Dolar, onlarca değişik politika neticesinde düşebilirdi ama belki de en acısı ithalatın düşmesiyle yaşanıyor. Geçen ay harcama kalemlerinin düştüğünü gösteren tabloda, Türkiye’de hane halkının gıda harcaması yaklaşık yüzde 3.9 düşmüş durumda. Bu da şu anlama geliyor; En lüks ejder meyvesi yiyenler onu bıraktı, ayın her günü et alabilenler 29 güne düşürdü, Ayda bir kere 500 gram et alanlar bunu 450 grama indirdi. Hiç et yiyemeyenler yediği ekmeği kıstı. Gıda harcamalarının düşmesi, her şey bir tarafa insanların yediğinden feragat ettiğinin göstergesi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir