İlk Öğretmenim – Cengiz Aytmatov

Cengiz Aytmatov’un İlk Öğretmenim kitabının konusu da tıpkı Sadık Hidayet’in Hacı Aga kitabı gibi konusunu İkinci Dünya Savaşı yıllarını da kapsayan bir dönemden alıyor.

Kitap, Komünist Rusya’nın eğitim politikasını ve Rusya’ya dönem içerisinde dahil olmuş Kırgızistan’da okulu gereksiz gören “cahil” bir halkın okula karşı olan tutumunu eleştirir. Bu köyde tek başına okul kurmaya çalışan bir öğretmen olan Düyşen’i anlatıyor. Tabii bir de anlatıcı rolünde bulunan Altınay Süleymanovna.

Aslında kitabı Cengiz Aytmatov birinci ağızdan anlatırken Altınay Süleymanovna’nın mektubuna geçiyor ve kitabın sonuna kadar Süleymanovna anlatıcı rolüne geçiyor.

Cengiz Aytmatov Kimdir?

12 Ekim 1928 yılında Kırgızistan’da dünyaya gelen Aytmatov, doğup büyüdüğü Talas eyaleti ve bu eyalette yer alan Şeker köyünde geçirdi. Gençlik yılları ikinci dünya savaşı yıllarına denk gelen yazar, savaştan sonraki zorlu yılları Rusya’da toplumsal açıdan en iyi tahlil eden örneklerden biridir. Cambul Veterinerlik Teknik Okulu’na gittiği yıllarda edebiyata ilgi duyan Aytmatov, 1952 yılında çeşitli makaleler ve kısa hikayeler yayımlayarak, bu sayede Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne kabul edildi.

1958 yılında enstitüden mezun olan Kırgız yazar, ilk romanını da yine aynı yıl, 30 yaşındayken yayımladı. İlk romanı olan Cemile ile asıl başarıyı yakalayan Cengiz Aytmatov, Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne gittiği yıllarda bir çok kısa hikaye de kaleme almıştı.

Cemile sayesinde başarıyı yakalayan Cengiz Aytmatov, Literaturnaya Gazeta ve Yazarlar Birliği başta olmak üzere bir çok kültürel kurumda yönetici konumlarında bulundu. Edebiyatla ilgili çalışmaları Rusya’daki en prestijli ödülleri kazandı. Lenin Ödülü ve Devlet Ödülü bunların içerisinde en büyükleri olarak görülür. Kırgızistan’ın 1991 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından siyaset alanında da faaliyet gösteren usta yazar, 10 Haziran 2008 yılında Almanya’nın Nürnberg şehrinde yaşamını kaybetti.

Cengiz Aytmatov;

Türkiye’de de çokça takip edilen dünya yazarlarındandır. Aytmatov’un Türkiye’de büyük şöhrete ulaşması ise, 1977 yılında Kadir İnanır ve Türkan Şoray’ın baş rollerinde oynadığı ve Atıf Yılmaz tarafından yönetilen “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmi oldu. Cengiz Aytmatov’un aynı zamanda senaryo danışmanlığı da yaptığı film, usta yazarın “Kırmızı Eşarp” isimli romanından uyarlanmış ve Türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Aytmatov, hikaye ve romanlarında etkili bir şekilde betimlemelerde bulunarak okuyucuyu kitabına çekiyor. Usta yazarın kendine has muhteşem anlatım teknikleri ile neredeyse her kitabında duygu yüklü anektodlar veriyor.

İlk Öğretmenim Romanı (Kitap Hakkında Bilgiler İçerir)

Kitabın “anlatıcı” rolündeki Cengiz Aytmatov, kendini Kukureu köyünden çıkmış bir ressam olarak tanımlıyor; başarısız bir ressam. Aynı köyden çıkmış bir de başarılı bir bilim insanı vardır; Altınay Süleymanovna.

Kukureu köyüne bir ortaokul yapmak için köylüler kendi köylerinden çıkmış bu iki önemli insana davetiye gönderiyorlar. Bilime, eğitime önem veren köylüler ve onların çocukları için rol model olacak bu iki insanın okulun açılışında köyü şereflendirmesini isterler. Anlatıcı, köye sık sık gidip gelen ve yanında başarısız da bir ressam olduğu için hikayeye pek müdahale etme şansı yoktur. Ancak Süleymanovna, köyün gelmiş geçmiş en önemli şahsiyeti olarak orada bulunması, başlı başına bir olaydır.

Süleymanovna, köyünde birkaç gün geçirmeye niyetlidir. Köyüne gittiğinde herkes tren garında Süleymanovna büyük bir heyecan ve merak içinde karşılar, çok ilgi gösterirler. Okulun açılış merasimi yapılır ve herkes bilime ne kadar değer verdiklerinden bahseder. Programın sonuna doğru telgraflar gelir. Telgrafları getiren Düyşen isimli postacıdır. Düyşen’in de programa katılmasını isterler ancak daha dağıtılması gereken mektuplar olduğunu söyler ve programa kalmaz.

Arkasından ileri geri konuşan ve Düyşen hakkında “yarım akıllı” benzetmeleri yapan köylülere kızan Altınay Süleymanovna, o gece gelen trenle -işlerinin yoğunluğunu bahane ederek- köyünden ayrılır. Daha sonra anlatıcıya, bütün her şeyi açıklayan bir mektup yazar.

Altınay Süleymanovna Düyşen’i Anlatıyor

Mektubunda Düyşen hakkında hiç kimseden duyamayacağı bilgiler veren Süleymanovna, anlatıcı ressamın sürekli çizmek istediği yeri de tasvirler; Düyşen’in okulu ismi verilen mevkiiyi. Nitekim anlatıcı orayı söylerken, “iki kavak ağacının bulunduğu ve Düyşen’in okulu olarak belirtilen alanda hiçbir yapı yok, öyleyse buraya niçin Düyşen’in okulu deniyor” şeklinde sorgulamalar yapmaktadır.

Altınay Süleymanovna, öksüz ve yetim bir kız olarak amcasının evinde yaşamaktadır. Tarih birinci dünya savaşından sonradır. Köyden yetişerek savaşta cepheye giden eğitimsiz bir genç olan Düyşen, cepheden dönünce Rus Hükumetinin emriyle oraya bir okul açılacağını söyler. Kendisinin de okulda öğretmenlik yapacağını köylülere anlatan Düyşen, bununla ilgili bir de evrak gösterir. Ancak köylüler eğitime inanmamaktadır. Düyşen’in de eğitimsiz olduğunu bildikleri için de ona hiç inanmazlar. Düyşen, bunun Komünist Rusya’da bir zorunluluk olduğunu köylülere anlatmaya çalışır ancak yardım eden olmayınca, eski bir yapıyı okula çevirmek için tek başına çalışmaya başlar.

Altınay, köydeki okuyabilecek en büyük kızlardan biri olarak anlatılır. 15-16 yaşlarındaki bu kızın okuması için yengesi izin vermez ancak yengesi ile amcası arasındaki anlaşmazlıktan dolayı amcası Altınay’ın okula gitmesine razı olur. Altınay için hem güzel, hem de kötü günlerin başlangıcıdır bu olay.

Okulu ve ilk öğretmenini çok seven Altınay, hızlı öğrenmesi ve zekası sayesinde öğretmeninin de gözüne girer. Öğretmeni ise, okuma yazmayı cephede söken ve eğitimsiz biri olarak hiçbir öğretme metoduna göre hareket etmez, sadece bildiklerini aktarmaya çalışır.

Kitapta dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, diğer adıyla Sovyet Rusya ve Lenin hakkında detaylı bilgiler vermekte, bu dönemde taşrada yaşanan yaşamı burada çarpıcı bir dille anlatmaktadır.

Altınay Evleniyor

Yarı göçebe yaşam sürdüren Kırgız Türklerinin hem komünist rejime adaptasyonunu hem de geleneksel yaşamlarını sürdürmeye çalışmalarını anlatan Aytmatov; “İlk Öğretmenim” kitabında eğitimsiz toplumlar için de ağır eleştiriler getirmektedir. Kitabın bu bölümünde “boş bir uğraş” içindeki Altınay’ın evlendirilmesi gündeme gelir. Öğretmen Düyşen ve Altınay beraber bu durumla mücadele etmeye çalışır. Ancak Düyşen öğretmen Altınay’ı alan kişi ve arkadaşları tarafından çok feci şekilde dövülür. Altınay’ı kaçıran adamlar kendi obalarına giderler.

Bir süre önce Komünist Parti’ye kaydolan Düyşen öğretmen, kendisini darp ederek Altınay’ı kaçıran adamı yakalatır. Altınay’ı elinden alır ve daha iyi okuyabilmesi için onu şehre gönderir. Bir süre sonra İkinci Dünya Savaşı patlak verir.

Tekrar cepheye giden ilk öğretmeninden artık hiç haber alamayan Altınay sürekli onu düşünür. Ulaşmaya çalışır ancak hakkında hiçbir bilgiye ulaşamaz. Umudu kestiği dönemde çeşitli travmalar atlatan Altınay’ın bu dönemde yaşadığı olaylar, Cengiz Aytmatov’un muhteşen anlatımıyla ağlama garantilidir.

Bundan sonrası ise kitabın final bölümüdür.

Altınay niçin köyde ilk öğretmeni ile alay edilmesine, bu kadar saygı gören biri olarak engel olmaz?

Niçin bu kadar aradığı ilk öğretmenini bulduğu zaman onunla görüşmez?

Okul için ne tavsiyelerde bulunur?

Ve tabii kitabın finali nasıl oldu?

Bu ağır soruların basit cevabı, 74 sayfalık bu muhteşem kitabın okunmasında gizlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir