Karakalpakistan Tarihi

Karakalpakların nasıl ortaya çıktığı ve nerede yaşadıklarına dair yazımızı Karakalpak Adı Nereden Gelir, Karakalpaklar Nasıl Ortaya Çıktı başlıklı yazımızdan okuyabilirsiniz. Bu yazı, Karakalpakların bugünkü yaşadığı coğrafya ve nasıl ortaya çıktıklarıyla alakalıydı. Bu yazımızda ise, Karakalpakların devlet olma yolunda yaşadığı serüveni içermektedir. Karakalpakistan’ın Çarlık Rusya döneminden başlayarak bugününe değin uzanan, Sovyet Rusya ve Özbekistan hükümranlığı altındaki özerk yaşantılarını, kültürlerini, geçirdikleri evreleri anlatmaktadır.

Karakalpakistan Tarihi’nin en önemli dönemleri olan bu dönemlerde ayrıca bir devlet olarak kabul edilmesi ve Özbekistan ilişkileri de önemli bir rol oynamaktadır.

Çarlık Rusya Döneminde Karakalpaklar

Çarlık Rusya döneminde, Karakalpaklar Hive Hanlığına bağlıydı. Hive Hanlığı toprakları kuzeyde, Emba Nehri ve Aral Gölü’nün kuzeyi ile Sırderya boylarına; doğuda Kızılkum Çölü ve Amuderya’nın Kabaklı adı verilen bölgesini içine aldıktan sonra Çarçuy’a; güneyde ise Kabaklı’dan başlayarak İran’ın kuzey bölgelerine kadar uzanmaktaydı.

Rus İşgali

Rusya, 1873 yılında Hive Hanlığı’na saldırı yapmadan önce birçok araştırmacıyı buralara göndermiş; fakat Hive Hanlığı’nı çevreleyen geniş çölleri hesaba katmadığından 1717 yılında Bekoviç başkanlığında ve 1839 yılında Perovskiy başkanlığında düzenlediği saldırılarda başarısız olmuştur. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Türkistan’da hâkimiyet sağlamak için güçlüAvrupa devletleri arasında rekabet başlamış bulunuyordu. Özellikle İngilizler,Afganistan ve Güney Türkistan ile yakından ilgileniyorlardı. İngilizler, 1839 yılında Pamir’e kadar ilerlemişlerdi. İngilizlerin Türkistan’a yaklaşmaları üzerine Ruslar da Hive’yi almak için teşebbüste bulunmuşlar ancak başarılı olamamışlardır. Bunun üzerine Rusların Türkistan’a ilerlemesinde engel oluşturan Hokand Hanlığı’nın Sırderya üzerindeki Akmescit Kalesi 1853 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Rusya’nın Buhara ve Hokand Hanlığı’nı işgal etmesiyle İngiliz hükûmeti, Hive Hanlığı’na daha çok önem vermeye başlamıştır. İngiliz hükûmeti, Hive’ye gizli ajanlar göndermek suretiyle burada karışıklıklar çıkarmayı böylece yerli halkı Rusya’ya karşı kışkırtmayı planlamıştır. Hiveliler, Kazakların 1869’daRus hâkimiyetinin yayılmasına karşı başlattıkları ayaklanmalardan faydalanmışlardır.

Bu ayaklanmalar Orenburg bölgesi sınırları içerisindeki birçok Kazak sultanı vebeyinin Orenburg meclisinin verdiği kararla hâkimiyetlerinin kısıtlanması ve yönetim güçlerinin ellerinden alınmasıdır. Bunu hazmedemeyen Kazak ileri gelenleri halkı ayaklandırmıştır. Hive hanı Muhammed Rahim Han, bu ayaklanmayı kendi lehine değerlendirmiştir. Muhammed Rahim Han da Kazakların yaşadığı bölgelere kendi ajanlarını göndererek İslâmiyet çatısı altında onları ayaklanmaya teşvik etmiştir. Bu olaylar 1870–1871 yılları arasında olmuştur. Türkistan Valiliği’nden gelen raporlar ve Kazaklar üzerindeki Hive etkisi dolayısıyla Rusya hükûmeti, Hive Hanlığı’na karşı yürüteceği askerî seferin hazırlıklarına başlamıştır.

Hive Hanlığı’nın Rusya ile Anlaşması

Meclisin aldığı karara göre Hive, Rusya topraklarına ilhak edilmeyecek, sadece diğer devletlerle ticarî ilişkilerin kolaylaşması ve Türk topluluklarının kontrol altında tutulması amacıyla Rusya’ya bağlı bir merkez olarak kalacaktır.Bu dönemde Rusya’nın Afganistan ve İran ile olan siyasî ilişkileri normale dönmüştür. Çünkü Rusya ve İngiltere bu bölgelerle ilgili aralarındaki ihtilâfları çözerek 1873 yılında anlaşmaya varmışlardır.Bu anlaşmaya göre Rusya, Özbeklerin ve Taciklerin yaşadıkları Afganistan’ın Türkistan olarak adlandırılan bölümünü Afganistan Bölgesi olarak tanımıştır.Böylece İngiltere’nin Hive konusundaki itirazları biraz olsun hafifletilmiştir. Yapılan mücadeleler sonucu  Rusya, 29 Mayıs 1873’de Hive Hanlığı’nı da işgal ederek Orta Asya’nın kontrol edilmesi önündeki en büyük engeli de kaldırmıştır.

12 Haziran 1873’te alınan kararla Hive Hanlığı’nda kölelik kaldırılmıştır. Bu karar alındığı sırada Hive’de yaklaşık 40.000 İranlı köle bulunmaktaydı. Bu kölelerin birçoğu kendi yurtlarına dönebilmiştir. Hive Hanlığı’nda köleliğin kaldırılması sadece İranlılar ve Kalmuklar için fayda sağlamamış, diğer yerli kavimlerin hayatında da büyük değişikliklere sebep olmuştur. Çünkü eskiden borçlarını ödeyemeyen köylü Karakalpak ve Özbekler,köle durumuna düşerek mal gibi satılır hâle gelmişlerdi. Bu durum karşısında 2 Haziran 1873’te, Hive Hanlığı’nda yaşayan Karakalpaklardan bir elçilik grubu da Rus ordusunun karargâhına gelerek General fon Kaufman’la bazı görüşmelerde bulunmuştur.

Karakalpakların Ayrılma İsteği

Karakalpak elçilik heyetinin maksadı Karakalpakların yaşadığı Kuzey Amuderya Bölümü’nün Hive’den ayrılarak Rusya’ya bağlanma isteğini bildirmektir. Karakalpakların yaşadığı Amuderya bölgesinin tamamen Rusya’ya bağlanmasıyla bu bölgenin ekonomik, siyasî ve kültürel yapısında değişiklikler olmuştur. Karakalpak topraklarının Rusya’nın eline geçmesiyle yeni endüstriler kurulmaya başlanmıştır. 1906 yılında Amuderya Bölümü’nde 12 adet pamuk fabrikası, 4 adet deri işleme fabrikası, 1 adet bira fabrikası, 1 adet kâğıt fabrikası, 1 adet demir yolu fabrikası bulunuyordu. Bu fabrikalarda bir arada çalışan Karakalpak,Kazak, Özbek, Türkmen, Beyaz Rus, Ukraynalı işçiler arasında etkileşim olması kaçınılmazdı. Buna benzer birçok milletten işçinin aynı fabrikada çalışması en çok da ayaklanmalara yönelimlerin artmasına neden olmuştur. Çünkü günde en az 10-12 saat çalışan işçilerin çalışma şartları çok ağırdı. Ayrıca kendilerine ödenen aylıklarda yetersizdi.

İşçiler, çalıştıkları sırada hastalanır yahut ölürlerse hiçbir şekilde sosyal yardım alamıyorlardı. El sanatlarından para kazananların durumu da bu işçilerden farksızdı. Yaptıkları el ürünleri yok pahasına satılabiliyordu. Ayrıca Karakalpakistan’da görev yapan tayfalar da çok ağır şartlarda çalışmaktaydılar. Rusya’nın bu bölgeyi işgal etmesinden sonra her ne kadar ekonomik anlamda gözlegörülür değişiklikler olmuşsa da bunlar halkın durunun kötüleşmesinin önüne geçememiştir. Ayrıca Karakalpaklar ve diğer topluluklar arasında siyasî anlamda muhalefet de güçlenmiştir. Ruslara ve onların temsilcileri durumundaki yerliyöneticilere karşı muhalefetin güçlenmesi, sert tedbirlerin alınmasına neden olmuştur. Muhalefetin susturulmaya çalışılması ve halkın git gide kötüleşen sosyalve ekonomik hayatı nedeniyle de ayaklanmalar çıkmaya başlamıştır. Bu ayaklanmaları kısaca söyleyecek olursak:Baba Göklen ayaklanması (1880–1891), Kurban Kayıpnazaroğlu ayaklanması (1877–1889), Karakul Kosmagambetoğlu ayaklanması (1891–1900), Tallık Nahiyesi ayaklanması (1898–1900), 1903–1907 ayaklanmaları, 1908–1913 ayaklanmaları, 1916 ayaklanmaları, 1917 ayaklanmaları yaşanmıştır.

Sovyet Rusya Döneminde Karakalpaklar

Mart 1917’de Rusya’da çarlık rejimine son verilmesinden sonra Kasım1917’de başlayan değişim o kadar hızlı olmuştur ki bu durum Türkistan’da da özgürlük hareketlerinin başlamasına neden olmuştur. Çarlık Rusyası’nın yıkılması,sadece Rusya’da değil bütün dünyada yankı bulmuştur. Karakalpakistan da bu hareketlilikten faydalanmayı amaçlamıştır. 7 Mart 1917 tarihinde Karakalpakistan’ın o dönemki başkenti Törtkül (Petro-Aleks)’de geçici bir hükûmetin önderliğinde içinde yerli temsilcilerin de bulunduğu Duma oluşturulmuştur. Genç Hiveliler hareketi iş başına gelmiştir. Buna rağmen halkın ekonomik sıkıntılarına herhangi bir çözüm bulunamaması Karakalpakistan’da büyük bir ekonomik krizin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Karakalpaklar hâli hazırda görev başında olan başkanların ve aksakalların görevlerini bırakmasını, yerlerine yenilerin geçmesini talep etmiştir. Halk, çarlık yönetimi zamanında görev başında bulunan insanları istememiştir.

Bolşevikler, halkın güvenini kazanmak yerine halktan kendi güvenlerini kazanmaları için çaba göstermelerini beklemiştir. Karakalpakistan’daki ihtilâl ise daha yavaş ilerlemiştir. Çünkü yerli hükûmet başkanları eski dönemde iş başında olanlardan seçilmiştir. Petro-Aleks şehir yönetimi ve zenginler Bolşevik hareketi desteklememişlerdir. Karakalpakistan’da 1918 yılının sonuna kadar eski yönetim iş başında kalmıştır. Karakalpakların en büyük isteği Türkmen saldırılarına bir çare bulmak ve yöneticilerin demokratik seçimle iş başına gelmesini sağlamaktır. Bolşeviklerin yayılma politikalarına karşı Petro-Aleks şehir yönetiminden hiçbir destek alamayan Karakalpak beylerden Ubeydullah Bayetdinoğlu (Maksim Han), Kutlu Murat Biy (Bala Biy), Temir Ali Han ve İnayat Niyazov kendilerini korumak amacıyla askerî bölükler kurmaya başlamıştır.

Bolşeviklerin Gelişi

Taşkent’te yönetimi ele geçiren Bolşevikler, bankalardaki paralara el koymuşlar ve gece gündüz içki ve kadınla sefa sürmüşlerdir. Merkezî hükûmetten gelen para geciktiğinde de Türkistan Bonosuadı altında kâğıt basmışlardır. Bolşevikler, Buhara ve Hive Hanlığı’nda dışarıdan bir kızıl ihtilâl gerçekleştirmek için kızıl ordu hazırlığına girişmişlerdir. Bu ordu 1917 yılının kış aylarından başlamak üzere 1918 yılının bahar aylarına kadar yüz binlerce kişinin ölümüne neden olmuş ve Bolşeviklerin gerçek yüzünü göstermiştir.Bolşevikler iş başına gelirken sınıf mücadelesine son vereceklerini vaat etmişler; fakat iş başına geldikten sonra baba ile oğlun birbirleriyle mücadele etmesine neden olmuşlardır. Bunun en büyük nedeni belki de onların Türkleri ve Müslümanları ilgilenmeye değer görmemesidir.

Bolşevikler, Karakalpakistan’ın Amuderya Kolu’nda ihtilâli gerçekleştirdikten sonra Kasım 1919 tarihinde ihtilâli Hive Hanlığı’na nakletmek için hazırlıklara başlamışlardır. Bolşevikler, Hive Hanlığı’nda yönetimi ele geçirdikten sonra birçok haksızlıklar da yapmışlardır. Bolşevik yöneticiler özellikle Hive Hanlığı’nda yağmalama hareketlerini çok yapmışlardır. Yöneticiler, askerleri sorgulanmadan yakalandıkları yerlerde kurşuna dizilmiştir.

İnsanların evlerindeki eşyalara el koymuşlar; beğendikleri kadın ve kızları esir muamelesi ile himayelerine katmışlardır. Bolşevikler yağmaladıkları malları ve esirleri Petro-Aleks ve Hive pazarlarında satarak büyük paralar kazanmışlardır. Hive hanlarının sarayları yağmalanarak büyük tahribatlar yapılmıştır. Devletin ileri gelenleri ise hiç Petro-Aleks Geçici Hükûmet yöneticisi J. Sultanmuratov’un söylediğine göre geçici hükûmet, Bolşevik askerlerin oyuncağı hâline gelmiştir. Çünkü geçici hükûmet temsilcilerinden çok, kızıl askerlerin emirleri ve istekleri uygulanır olmuştur.

Amuderya’daki Tedbirler ve Ekim Devrimi

Karakalpakların hâkim olduğu Amuderya Kolu’nda yönetim açısından çok sıkı tedbirler alınmıştır. Bu amaçla eğitim ve adliye işleri Semerkant bölgesine, askerî ve ekonomik yönetim de Sırderya Bölgesine bağlanmıştır. Bazı zamanlarda ise doğrudan Türkistan ÖSSC’ye bağlanmıştır. Bu nedenle Bolşeviklerin icraatlarını kontrol etmek ve hesap sormak zorlaşmıştır. Bağlantılar uzak olduğu için Bolşevikleri kontrol etmek de güçleşmiştir. Bu aksaklıkları gören Türkistan Merkez Yürütme Komitesi, Karakalpakların yaşadığı Amuderya Kolu’nu kendi sınırları dâhilinde vilâyete dönüştürmüştür.

Böylece bütün idarî yetkiler Amuderya Vilâyeti içinde kalmıştır. Amuderya Vilâyetinin merkezi de Törtkül (Petro-Aleks) olmuştur. Amuderya Vilâyetinin ihtilâl komitesi de Türkistan Merkez Yürütme Komitesi tarafından belirlenmiştir. Rusya’da meydana gelen Ekim İhtilâli ve sonrasındaki gelişmeler Karakalpakistan’ı hem siyasî hem de ekonomik krize sokmuştur. Ekim İhtilâli’ne kadar Karakalpakistan’da 232 bin 766 kişi yaşarken bu sayı 1920 yılında 161 bin 344 kişiye kadar düşmüştür. 1917–1920 yılları arasında yaklaşık 73.000 kişi yani ülkenin % 31’i yok olmuştur.

Rusya’nın içinde bulunduğu durumdan faydalanmak isteyen Genç Hiveliler hareketi, 1920 yılında Hive’deki hükûmeti ele geçirmiştir. 1 Şubat 1920 tarihinde de Harezm Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilân etmişlerdir. Rusya hükûmeti, bu cumhuriyeti tanımak zorunda kalmıştır. Buhara’da olduğu gibi Harezm’de de Sovyetlere karşı mücadeleler devam etmiştir. Türkmen Cüneyt Han önderliğindeki mücadele birlikleri Ocak 1924 tarihinde Hive’yi kuşatmışlardır. Fakat Rusya’dan gelen askerî yardım sebebiyle kuşatma başarısız olmuş ve Harezm’deki ayaklanmada bastırılmıştır. Sovyet Rusya Yönetimi bu ayaklanmadan sonra Harezm Halk Cumhuriyeti’ne son vermiştir. Harezm 5. Halk Kongresi, 29 Eylül 1924 tarihinde aldığı kararla Harezm Halk Cumhuriyeti’nin lâğvedilmesine karar verilmiştir. Harezm bundan sonra eyaletlere bölünmüştür. Karakalpakistan da bu eyaletlerden birisi olmuştur.

Karakalpakların Özerk Cumhuriyet Olması

Karakalpakların yaşadığı Amuderya Bölümü ve Hive Hanlığı topraklarında Sovyet iktidarının kurulmasından itibaren yönetim Rusların elinde olmuştur. 1917–1924 yılları arasında Rusların yönetimde olmasından dolayı Karakalpaklar ve Karakalpakistan’ın bağımsızlığı yahut millî devletlerinin kurulması hakkında herhangi bir çalışma yapılmamıştır. 1920 yılında sadece Amuderya Bölümü vilâyete dönüştürülmüştür. Amuderya Bölümü’nün vilâyete dönüştürülmesi aslında özerklik konusunda atılan ilk adım olarak nitelendirilebilir. 1920 yılında Hive Hanlığı’na tamamen son verilmesiyle Harezm Halk Sovyet Cumhuriyeti (HHSC) kurulmuştur.

Aynı yıl içinde Buhara Hanlığı’na da son verilmiş ve yerine Buhara Halk Sovyet Cumhuriyeti (BHSC) kurulmuştur. Türkistan’da yaşayan Özbek, Türkmen, Tacik, Kırgız ve Kazakların mücadele yoluyla kendi millî devletlerine sahip olması Karakalpakları da cesaretlendirmiştir. Karakalpakların millî devletinin oluşumu sırasında Allayar Dosnazarov, Ebu Kudabayev, Öteniyaz Bekimbetov, Oraz Ermanov, İbrahim Bekimbetov, Karimberdi Sadullayev, Kasım Avezov gibi kahramanların büyük hizmetleri olmuştur. Harezm HSC yeni kurulmuştu. Yönetim düzeni henüz oturmadığı için alınacak kararları etkilemek ve yeni teşkilâtlanma sırasında Karakalpakların isteklerini kabul ettirmek daha kolay olabilirdi. İşte bu şartlarda çalışmalara başlayan Karakalpak ileri gelenleri 1924 yılında Harezm HSC merkez komitesinin yaptığı ikinci toplantıda Kazak-Karakalpak Özerk Vilâyetinin kurulması kararını aldırmayı başarmıştır.

Bu kararın alınmasından kısa süre sonra da Kazak-Karakalpak Özerk Vilâyetinin ihtilâl komitesi oluşturulmuş ve tasdik edilmiştir. Yeni oluşturulan Kazak-Karakalpak Vilâyetinde 1924 yılında 43.778 kişi yaşamaktaydı.434 Karakalpaklar sonunda kendi adlarıyla anılır millî bir devletin kurulması için ilk adımı atmışlardır. SSCB merkez yürütme komitesi 14 Ekim 1924 tarihinde aldığı kararla Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Kazakistan Özerk Cumhuriyeti’ne bağlı Karakalpakistan Özerk Vilâyetinin oluşturulmasına dair karar almıştır.

Karakalpakistan’ın Doğrudan Rusya’ya Bağlanması

Karakalpakistan’ın özerk bir cumhuriyet olarak doğrudan Rusya’ya bağlanması için Allayar Dosnazarov büyük mücadeleler vermiştir. Fakat mücadelesinde yalnız kaldığı için başarısız olmuştur. Dosnazarov’un isteği 1929 yılında Tahtaköprü ve Çimbay şehirlerinde çıkan ayaklanma sonrasında gerçekleştirilmiştir. Çünkü Sovyetler kendilerine karşı büyük bir ayaklanmanın çıkmasından sonra durumu sakinleştirmek maksadıyla Karakalpaklara yeni haklar vermişlerdir. Jalı Maksim İsmetullayev önderliğinde çıkan Tahtaköprü Ayaklanması oldukça yankı yaratmıştır.

Ayaklanmanın ağır bir şekilde bastırılmasından sonra 20 Temmuz 1930 tarihinde Karakalpakistan doğrudan Rusya’ya bağlanmıştır. Böylece özerk vilâyetten özerk cumhuriyete giden yol kısalmıştır. Zaten Karakalpakistan iki yıl geçmeden Sovyetler Yüksek Merkez Yürütme Komitesinin (SYMYK) aldığı kararla Karakalpak Özerk Vilâyetinin Kazakistan Özerk SSC’den ayrılarak Rusya Federasyonu’na dâhil edilmesini onaylamıştır.

Karakalpakistan’ın, Rusya Federasyonu’na katılmasıyla Moskova’da bulunan merkez yürütme komitesi kabinesinde bir vekil bulundurma hakkı da elde edilmiştir. Karakalpakistan’ı vekil olarak Kasım Avezovtemsil etmiştir. Yeni oluşturulan Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti hükûmetininbaşına da Köplilev Nurmuhamedov getirilmiştir.

Karakalpakistan’ın Özbekistan’a Bağlanması

1936 yılında kabul edilen yeni SSCB Anayasasında da Karakalpakistan ÖSSC’nin Özbekistan SSC’ye dâhil olması öngörülmekteydi. Bunun nedeni olarak da Karakalpaklar ile Özbeklerin yüzyıllarca birlikte yaşamaları, ekonomik, politik,kültür alanındaki yakın ilişkileri gösteriliyordu. Aslında bu gerekçe bir bakıma doğruydu. Çünkü Karakalpaklar ve Özbekler, çar rejimine karşı yıllarca birlikte mücadele etmişlerdi. Ayrıca Karakalpakistan’ın Rusya Federasyonu’ndan çok Özbekistan içerisinde yer alması daha doğruydu. Bu düzenlemelerin hepsi Mart 1937’de Karakalpakistan Özerk SSC’nin üçüncü toplantısında kabul edilen ve Eylül 1937’de Özbekistan SSC’nin MYK başkanlar heyeti tarafından onaylanan Karakalpakistan Özerk SSC Anayasası’nda yer almıştır.

Bu anayasa ile Karakalpak halkının ekonomik, politik ve tarihî durumu da düzenlenmiştir. Fakat Karakalpakistan’ın devlet olma yolunda enbüyük semboller olan kendi marşına ve bayrağına sahip olmasına izinverilmemiştir.Karakalpakistan Özerk SSC Anayasası’nın onaylanmasından sonra aynı yıl yani 1937 yılında Özbekistan SSC Anayasası da onaylanmıştır.  Özbekistan Anayasası gereğince Karakalpakistan Özerk SSC milletvekilleri ve yasama komisyonları Özbekistan SSC’nin içerisinde yer almışlardır.

Sovyet Rusya’nın Dağılması

Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde olduğu dönemlerde Karakalpakistan’ın kendi başına bağımsız bir ülke olmasından endişelenen Özbekistan Cumhurbaşkanı İslâm Kerimov, 1 Aralık 1990 tarihinde Karakalpakistan’ın başkenti Nukus’a gelerek bir konuşma yapmıştır. Çünkü bu dönemde bağımsızlık yanlısı milliyetçi Karakalpaklar ülkenin her yerinde gösteriler düzenleyerek kendi başlarına bağımsız olmayı talep etmişlerdir. Aynı gün Nukus’ta düzenlenen bağımsızlık yanlısı mitingde halk ile arasında sözlü münakaşalar geçen İslâm Kerimov zor anlar yaşamıştır. Miting sırasında yapılan konuşmada İslâm Kerimov’un kendisini kaybederek “Karakalpakistan’da yaşayan Özbeklerin birinin kılına bir zarar gelirse ülkede bulunan bütün Karakalpakların başlarını koparırım” gibi talihsiz bir söz söylemesiyle ortalık karışmıştır.

Daha sonra yaşlı bir Karakalpak kadının İslâm Kerimov’u azarlaması ve sözlerini geri almasını istemesiyle durum yatışmıştır. İslâm Kerimov’un da sözlerinin yanlış anlaşıldığını ifade etmesiyle barış sağlanmıştır. İslâm Kerimov halkın tepkisini de göz önünde bulundurarak bu zor durumdan Karakalpakistan’ın egemen bir cumhuriyet olduğunu kabul ederek kurtulmuştur. 14 Aralık 1990 tarihinde Karakalpakistan Yüksek Sovyeti, yapmış olduğu dördüncü toplantıda Karakalpakistan’ın Özbekistan içinde egemen bir devlet olmasıyla ilgili deklarasyonu kabul etmiştir. Bu tarihten itibaren Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti, Egemen Karakalpakistan Cumhuriyeti olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

Karakalpakistan’ın devlet statüsü SSCB’den ayrılan diğer özerk cumhuriyetlerden çok farklıdır. Çünkü diğer özerk cumhuriyetler, içerisinde bulundukları devletlerin bir parçasıdır. İç ve dış ilişkilerinde tamamen bağlı oldukları devlete tâbidirler. Fakat Karakalpakistan bağlı olduğu devletin coğrafî bakımdan bir parçası olmasına rağmen adalet, iç işleri, maliye, ekonomi, tarım, turizm, kültür, bilim, çevre gibi konularda bağımsızdır. Dış işlerinde ise sadece kâğıt üzerinde Özbekistan’a bağlıdır.Her an halk oylamasıyla bağımsız olma hakkına sahiptir. Bu nedenle de Özbekistan ve Karakalpakistan’daki resmî işlemlerde “Egemen  Karakalpakistan Cumhuriyeti” ibaresi kullanılmaktadır.

Özbekistan’ın Bağımsızlığı

Karakalpakistan Yüksek Sovyetinin 14 Aralık 1990 tarihinde kabul ettiği deklarasyon, Özbekistan’ın 31 Ağustos 1991 tarihinde yayımladığı bağımsızlık bildirgesinde de yer almıştır. Bu bildirgede Karakalpakistan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği yasal olarak kabul edilmiştir. Ayrıca ilân edilen bildirgeyle iki devlet arasındaki ilişkilerin karşılıklı anlaşmalar ve hukuk kuralları çerçevesinde yürütüleceği karara bağlanmıştır.

Karakalpakistan’ın 14 Ağustos 1990 tarihinde ilân ettiği deklarasyonda yer alan halk oylamasıyla Özbekistan’dan ayrılabileceğine dair karar ve yukarıda verilen kararlar 8 Aralık 1992 tarihinde kabul edilen Özbekistan Anayasası’nın 70–75.maddelerinde belirtilmiştir. 1992 Özbekistan Anayasası’nda yer verilen Karakalpakistan’la ilgili maddeler aslında Karakalpakistan’ın tanınması, haklarının hürmetle karşılandığı ve millî devlet olma hususunun tanındığının kanıtıdır.

Karakalpak Anayasası

8 Aralık 1992 tarihinde Özbekistan Anayasası’nın kabul edilmesiyle Karakalpakistan’da da yeni bir anayasa yapma zorunluluğu doğmuştur. Belli bir çalışma süresinden sonra 9 Nisan 1993 tarihinde başkent Nukus’ta Karakalpakistan Yüksek Meclisinin on ikinci toplantısında alınan kararla Karakalpakistan Anayasası kabul edilmiştir. Nisan ayı Karakalpakistan’ın siyasî yapısında önemli bir yere sahip olduğu ve Anayasa’nın kabulüne dair yasa 3 Nisan’da alındığı için bu tarih “Karakalpakistan Anayasası Günü” ilân edilmiş; 3 Nisan günü, halk bayramı kabuledilmiştir. Bu karar 9 Nisan 1993 tarihinde onaylanan anayasaya da dâhil edilmiştir.

1993 Karakalpakistan Anayasası’nın ilânıyla Karakalpakların tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Bu anayasayla Karakalpakistan’ın devlet statüsü deonaylanmıştır. Bu anayasa insan haklarının korunması ve hukukun üstünlüğün kabuledilmesi açısından dikkat çekicidir. Karakalpakistan Anayasası; bütün vatandaşlarını ırk, renk, din, dil ayrımı gözetmeksizin koruyacağına ve eşit biçimde davranacağına dair maddeleriyle bütün dünyaya Karakalpakistan’da demokrasiye geçiş sürecinin başladığını müjdelemiştir.

Karakalpak Adı Nereden Gelir? Karakalpaklar Nasıl Ortaya Çıktı?

Aral Gölü çevresinde yaşayan Karakalpak Türklerinin yaşamları her zaman Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların ilgisini çekti. Orta Asya’da, Bugünkü Özbekistan ve Kazakistan sınırları arasında yaşayan Karakalpak Türklerinin bu coğrafyalarda ilgi çekmesinin sebebi ise, geleneksel örf ve ananelerine çok bağlı olarak yaşamaları gösteriliyor.

Karakalpakistan Nerede?

Karakalpakistan, özerk bir cumhuriyettir. Başkenti Nukus olan Karakalpakistan, Özbekistan’ın en büyük coğrafyalarından biridir. Özerk olarak Özbekistan’a bağlı olarak varlığını devam ettiren Karakalpakistan’ın batısında ve kuzeyinde Kazakistan yer alırken, güneyinde Türkmenistan’ın Balkan bölgesi yer alır. Aral Gölü’Nün güneyinde yer alan Karakalpakistan’ın doğusunda ise dışişlerinde ve mali durumunda bağımlı olduğu Özbekistan bulunur.

Karakalpakistan’ın bulunduğu coğrafya, petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin bir bölgededir. Sovyet Rusya zamanında bu bölgede pamuk yetiştiriciliği yapılmaktaydı, ancak suya çok ihtiyacı olan pamuk yetiştirilmesi için Aral Gölü’nün kullanılması, bu gölün zamanla sularının çekilmesine sebep oldu. Aral Gölü, şu anda dünyadaki küresel ısınmanın sembol coğrafi oluşumlarından biri konumunda bulunmaktadır.

Karakalpak Adı Nereden Geliyor?

Birinci yüzyılın ilk yarısında Aral boylarında bulunan Doğu Peçeneklerinin topraklarına Sibirya ve İrtiş taraflarından Kıpçak boyları girmiştir. Bu bölgelere gelen Kıpçakların bir kısmı Doğu Peçenekleri içerisine karışarak Peçenekler arasında hayatlarını sürdürmüştür. Bugünkü Karakalpak boyları arasında Kıpçak boyunun bulunması da bununla bağlantılıdır. Tarihçi Ebu’l-Fazıl Beyhaki, “Tarih-i Beyhaki” adlı eserinde XI. yüzyılın ortasında Harezm hanının ordusundaki bir komutanın “kalpak” olarak adlandırıldığını yazmıştır.

Buna bağlı olarak P. P. İvanov da “Burada bahsedilen ‘kalpak’ terimi ordunun başında bulunan kumandan için değil,emri altında bulunan atlı askerler için kullanılmıştır. Bu terimin ‘Karakalpaklılar’ olarak ifade edilmesi daha doğrudur.” şeklinde görüş bildirmiştir. Bu iki görüşü de dikkate alarak Karakalpakların bu dönemlerden itibaren veya belki de daha öncelerden, muhtemelen giydikleri baş giysisine izafeten Karakalpaklar olarak adlandırıldıklarını söyleyebiliriz. Doğu Peçenekleri Orta Çağda kendi bünyelerinde bulunan Kıpçakları onların giydikleri baş giysisinden dolayı “Karakalpaklılar” olarak ilk kez adlandırmışlardır. Böylece bugünkü Karakalpaklar kendileri için söylenen bu adı, ata yurtları olan Aral ve Amuderya boylarında XI. Yüzyılda almışlardır.

Karakalpak adını kullanan bu toplulukların daha sonraki dönemlerde yurtlarından kovulmuş ve göç etmiş olmalarına rağmen Karakalpak adını unutmamaları da onların eski devirlerde oluşmuş olmalarıyla bağlantılı olabilir Zaten tarihî belgelerde de Doğu Peçenekleri; Kara-börklü, Çornıye Klobuki, Karakalpaklılar olarak adlandırılmışlardır.

Karakalpaklar Nasıl Ortaya Çıktı?

Günümüzde Karakalpak adıyla bilinen halk, tarihî kaynaklarda bu isimle ilk olarak ancak XVI. yüzyıl sonunda (1578) geçmektedir. Karakalpakların Orta Çağ tarihi ve oluşumları Peçenek (IX-XI), Kıpçak (XI-XIII) kabileleri, Altın Orda Devleti (XIII-XV) ve Nogay Ordası (XIV-XVI) ile bağlantılıdır. Doğu Peçenekleri Karakalpakların oluşumu, Orta Çağ etabının önemli bir tabakasıdır. Karakalpakların batı kabile toplulukları ve devletleri ile Hazarlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Altın Orda Devleti içerisinde yer alan kabileler, Nogaylar, Özbekler ve daha sonraki dönemlerde de Kazak kabile grupları ile genetik ve kabilevî durumları bakımından akrabalık ilişkileri vardır. Karakalpakların aynı zamanda Batı Hun ve Oğuz toplulukları ile Doğu Hunları ile de akrabalık ilişkileri vardır.

Karakalpaklar Nerede Yaşıyor?

Bugünkü Karakalpakların ata mekânı şu anda yaşadıkları yerlerdir. Yani Amuderya ve Aral boylarıdır. Karakalpakların bir topluluk olarak ortaya çıkışları bu topraklardadır. Karakalpakların etnik kökeni içerisinde Aral Gölü çevresinde yaşayan kabilelerin rolü büyüktür. Peçenekler de şimdiki Karakalpakların atalarındandır. Ayrıca Türkmenlerin oluşumunda büyük rol oynayan Oğuzlar, Karakalpakların oluşumunda da etkilidir. Yine Kazakların oluşumunda baş etken olan Kıpçaklar da Karakalpak etnik kökeni içerisinde yer alır. Karakalpaklar Özbeklerin oluşumunda büyük pay sahibi olan Harezm’li kabilelerle de akrabadırlar. Bugünkü Özbeklerin boy birliği içerisinde Karakalpaklar da vardır. Harezm topluluklarından olan Karakalpak, Özbek, Kazak ve Türkmen kabileleri tarihte aynı kaderi paylaşmıştır. Aral Gölü ve çevresi bu toplulukların oluşumunda temel etkendir. Karakalpakların asıl oluşum sürecini Altın Orda Devleti içerisinde aramamız doğru olacaktır.

Altın Orda Devleti yıkıldıktan sonra birçok Türk kabilesi bazı beylerin etrafında toplanarak bu beylerin adı ile yeni devletler kurmuşlardır. Bunlardan en önemlileri Nogay Hanlığı ve Özbek Hanlığı’dır. Karakalpaklar bu dönemde Nogaylarla hareket ederek diğer devletlere karşı seferler düzenlemişlerdir. Nogay Hanlığı’nın yıkılmasıyla bir kısım Türk toplulukları doğuya yani Amuderya ve Sırderya boylarına gelmiştir. Bu bölgeye geldiklerinde diğer Türk kabileleri bu toplulukları,başlarına taktıkları kara kalpaklarından dolayı “Karakalpaklılar” olarak adlandırmıştır. Kıpçak unsurlarının çoğunlukta olduğu bu kabileler zamanla Özbekler, Kazaklar ve Türkmenlerle karışarak yeni bir etnik topluluk olmuşlardır.Bu topluluğun günümüzdeki adı Karakalpaklardır. Karakalpakların yakın tarihteki kökenleri Nogaylara dayanmaktadır.

Çünkü Nogay Ordası’ndan kopan ve Aral Gölü  çevresine gelen Türkler bugünkü Karakalpakistan’ı oluşturmuşlardır. Fakat zamanla bu bölgede yaşayan Nogay-Karakalpaklılar, İtil çevresinde yaşayan Nogay-Tatar kabilelerinden uzak kaldıkları için aralarında siyasî, kültürel, edebî ve ekonomik anlamda farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu farklılıkların oluşmasında Nogay-Karakalpaklıların, Nogay Ordası’ndan koptuktan sonra Kazak, Özbek ve Türkmenlerle daha çok ilişki kurmaları etkili olmuştur. Karakalpaklar günümüzde Kıpçak, Oğuz, Başkırt, Nogay, Kazak, Özbek, Türkmen vb. Türk unsurların karışımıyla oluşmuş bağımsız bir kabiledir.

Karakalpakistan | Nüfusu | Ekonomisi | Türkiye İlişkileri

1991–2017 yılları arasında Karakalpakistan Yüksek Meclisi Başkanları yahut diğer adıyla Karakalpakistan Devlet başkanları şöyledir: Devletbey Şamsetov (1991–1992), Ubbiniyazov Aşirbekov (1992–1997), Timur Kamalov (1997–2002), şimdi hala devam etmekte olan son devlet başkanı Musa Erniyazov (2002-).

Karakalpakistan’ın Nüfusu

Karakalpakistan, 1 milyon 685 bin kişilik bir nüfusa sahiptir. Bu nüfus içerisinde 784 bin kişi şehirli, 900 bin kişi ise köylüdür. Karakalpak nüfusu 1979’dan günümüze kadar yüzde 40 oranında artmıştır, nüfus oldukça gençtir. Kadın nüfusu erkek nüfustan fazladır. Yıllık nüfus artış oranı yüzde 3.96 olarak hesaplanmıştır. 1999 yılı itibariyle aktif olarak ekonomiye katkıda bulunanların sayısı 488 bin 800 kişidir. Karakalpakistan’ın yüzölçümü 166 bin 590 kilometrekare olup Özbekistan’ın yüzde 38’ini kaplar. Nüfus yoğunluğu kilometrekarede 8,3 kişidir. Ülke nüfusunun  yüzde 49,6’sı erkek, yüzde 50,4’ü kadınlardan oluşmaktadır. Çalışabilen kişi sayısı 720 bindir. Karakalpakların dünya üzerindeki nüfus dağılımı şöyledir: Karakalpakistan  606 bin, Özbekistan (Fergana, Buhara, Taşkent, Hive vd.) 30 bin, Rusya Federasyonu (Astrahan, Moskova, Kazan vd.) 15 bin, Afganistan 12 bin, Kazakistan 10 bin, Türkmenistan 7 bin, Türkiye 5 bin, İran 5 bin, Kırgızistan 4 bin, Avrupa, Amerika, Asya ve diğer bölgelerde bin 500’dür. Karakalpaklar toplamda dünya üzerinde 696 bin kişilik bir nüfusa sahiplerdir.

Karakalpak Dili

1993 yılında Türkmenistan, Gagauz Özerk Cumhuriyeti, Kırım ve Özbekistan, 1994’te ise Özbekistan’a bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinde Latin alfabesi resmen kabul edildi. 1992 yılında Kırgızistan’da, 1994’te ise Tataristan‟da Latin alfabesine geçilmesi için gerekli çalışmaların yapılması kararları alınmıştır.

Karakalpak yazı dili, Karakalpakistan’ın kurulması ile (1925) başlar. Son zamanlarda gittikçe artan oranda Rusça’dan yeni kelimeler alınmaktadır. Radyo ve televizyon yayınları Karakalpakça, Rusça, Özbekçe ve Türkmence yapılmaktadır. Karakalpak halkının 1991’de istiklalini elde etmelerinden sonra (1 Kasım 1991’de Karakalpakistan Özbekistan’a bağlı kalmak kaydıyla egemenliğini ilan etti.) Rusça ikinci plana itilmiş, Rusçanın etkisinden kurtulmak için Latin harflerine geçiş hızlandırılmıştır.

Karakalpakların Dini İnancı

Karakalpaklar göçebe, yarı göçebe ve yerleşik olarak hayatlarını sürdürdükleri için dinî inançları da yaşayış tarzlarına göre şekillenmiştir. Karakalpakların hemen tamamı eski dönemden itibaren İslâmiyeti kabul etmişlerdir. Karakalpaklar  Sünnîdirler. Karakalpakların İslâm dinini ne zaman kabul ettikleri tam olarak bilinmemekle birlikte farklı bir etnik grup olarak ortaya çıktıkları X-XIII. Yüzyıl arasında kabul ettikleri sanılmaktadır. Rus araştırmacılar Karakalpakların dinine bağlı bir topluluk olduklarını tespit etmişlerdir. Nakşibendî, Kübrevî, Yesevî ve Kalenderi tarikatları bölgede oldukça etkilidir.

Bölge halkı ile en kuvvetli ilişki kuran tarikat Kübrevîliktir. Kurucusu Necmeddin-i Kübra’dır (ö. 1221).Kübrevîye tarikatında belli bir Şiî nüfuzu da söz konusudur. Karakalpakistan’da tasavvuf hâlâ etkilidir. Ancak 1914 yılında 553 cami bulunmasına rağmen günümüzde bu camilerden fazla bir şey kalmamıştır. Nökis, Törtkül, Hocaeli ve Çimbay’da camiler mevcuttur. Karakalpaklar, İslâmiyetle birlikte atalarından kalan eski kültür ve inançlarını da korumuşlardır. XIX. yüzyılın sonunda ve XX. yüzyılın başında Karakalpaklar arasında din ile bağlantılı olduğu düşünülen “tabipçilik” oldukça yaygındır. Tabipçilik aslında Gök Tanrı inancıyla bağlantılı Şamanizm inancının bir devamı olarak kabul edilebilir.

Karakalpakların 1991 yılında bağımsızlığın kazanılmasından sonra özellikle Hristiyanlıkdinini anlatmak için misyonerler ülkenin her yerinde çalışmalar yapmaya başlamışlardır. Fakat 16 Şubat 1998 yılında İslâm Kerimov’a düzenlenen suikast girişiminden sonra bu misyonerlerin faaliyetleri durdurulmuştur. Okullarda okutulan ideolojik kitapların ve derslerin tamamı ortadan kaldırılmıştır. Özellikle Marksizm ve Leninizm’e dayalı edebî ürünler artık kullanılmaz olmuştur.

Karakalpakistan’ın Ekonomisi

Karakalpakistan Ekonomisi, 21 Ocak 1994 tarihinde kabul edilen ekonomik reformlar ve 16 Mart 1994 tarihinde kabul edilen devlet mülklerinin özelleştirilmesine dair yasalarla yenileşme hareketleri yeni bir ivme kazanmıştır. Yenileşme hareketleri başlamadan önce bütün mülkler devletin malı sayılırken bağımsızlıkla birlikte özel mülkiyet ve özelleştirme gelişmiş ve önem kazanmıştır. 1999 yılına kadar özelleştirmeden 650.000 sum gelir elde edilmiştir.

Bu gelirin tamamı ülkenin sosyoekonomik gelişmesi ile kredi sisteminde kullanılmıştır. Devlet, özelleştirmeyi teşvik etmek amacıyla kredi vermiştir. Hatta vergi muafiyeti bile getirmiştir. 2000 yılı itibariyle Karakalpakistan’da devlete ait 2932 işletme özelleştirilmiştir. Bunlardan çoğu küçük dükkânlardır. 2003 yılı itibariyle devletin elinde bulunan dükkânlardan yüzde 87’si özelleştirilmiştir. Ülkede zanaat ürünlerinin yüzde 94,4’ü, köy ekonomisi ürünlerinin yüzde 98,6’sı, inşaat ürünlerinin %90’ı bu özel dükkânlar tarafından üretilmiştir. Karakalpakistan hükûmeti son yıllarda özelleştirme planlarını hızlandırmıştır. Ülke, bölgelere ayrılarak her birinin ekonomik gelişmesi ayrı değerlendirilmiştir. Bu düşünce her bölge için farklı planların ortaya konmasına sebep olmuştur.

İşsizlik

Karakalpaklar arasında 1991 yılından itibaren işsizlik oldukça artmıştır. İşsizliğin artmasında yeni uygulanan ekonomik sistemin tam oturmaması ve yeni fabrikaların kurulmaması gözükebilir. Çünkü eskiden var olan fabrikaların çoğu kapanmıştır. Karakalpakistan hükûmeti dış kredilerin de yardımıyla yeni fabrikalar ve işletmeler kurmaya başlamıştır. Tarımda ve sanayide gelişmeler olmuştur. Ülke bütçesinin yüzde 75’lik kısmı maaş, nafaka ve burslara ayrılmıştır.Devlette çalışan memurlar ile özel sektörde çalışan işçiler arasında ücret bazında büyük farklar vardır. Çünkü özel sektörde çalışan insanlar ayda ortalama 100 ABD doları maaş alırken devlette çalışan insanlar ortalama 10–15 ABD doları maaş almaktadırlar. Zaten devlet memurlarının çoğu ek iş yaparak geçimlerini sağlamaktadır. Geçen yıl görünen ekonomik kriz sebebiyle öğretmenlerin maaşı civcivle ödenmiştir.

Bu geriye gidişin en önemli sebeplerinden biri olarak da Aral Gölü’nün kuruması gösterilir. Karakalpakistan’ın Aral Gölü’nden elde ettiği suyla yaptığı pamuk yetiştiriciliği, Sovyet Rusya döneminde buranın pamuk yetiştiriciliğine teşvik edilmesi sonucu başlıca gelir kaynağı olmuştu. Ancak bu durum Aral Gölü’nün kurumasına da sebep oldu. Karakalpakistan ise bu gölün kurumasıyla beraber başlıca gelir kaynaklarından birini kaybetti.

Ticaret ve Tarım

Karakalpakların çoğunluğu geçimini ticaret ve tarımdan sağlamaktadır. En çok pamuk tarımı yapılmaktadır. Katılımcılar pamuk tarımının ekolojik dengeyi bozduğu konusunda da hemfikirdirler. Karakalpakistan’ın köy ekonomisinin bağlı olduğu on beş belediye vardır. Belediye başkanlarınca yönetilen bu belediyeler Törtkül, Biruni, Amuderya, Ellikkala, Hocaeli, Şomanay, Kanlıgöl, Konırat, Kegeyli, Çimbay, Tahtaköprü, Karaözek, Bozatav, Nukus ve Moynak’tır. Bu belediye sınırlarında ve köylerde her türlü kültür bitkileri, pamuk, tahıl vb. yetiştirilmektedir. Bu ürünler Pazar ekonomisine cevap verebilecek niteliktedir.

Karakalpakistan’da 1991 yılında köy ekonomisine dâhil olan 43 adet kolektif çiftlik, 38 adet Sovyet ekonomisi ki bunlar pamuk tarımı üzerine uzmanlaşmıştır. 23 adet tarımda uzmanlaşmış Sovyet ekonomisi, 7 adet bağ ürünleri ekonomisi, 7 adet üzüm ekonomisi, 8 adet karagül koyunu üzerinde uzmanlaşmış hayvan ekonomisi, 2 adet bal ekonomisi, süt ekonomileri, kuş ve hayvan bakımı ekonomileri bulunuyordu. Bugün bu eski kolektif çiftliklerin hepsi pazar ekonomisine uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. 1997 yılında bu köy ekonomisinden beslenen 263 köy ekonomisi işletmesi ki bunların çoğu küçük dükkânlardan oluşmaktadır.

Karakalpakistan- Türkiye İlişkileri

Türkiye, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerinde istenen adımları zamanında atmayı başaramamıştır. XXI. yüzyılın başında Türkiye’nin peş peşe uyguladığı yanlış politikalar neticesinde bugün Türkistan ülkeleri Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Türkmenistan başta olmak üzere diğer Türk topluluklarının beklentileri karşılanamamıştır. Hatta bu kardeş ülkelerden Özbekistan ile birçok defa siyasî kriz hâli yaşanmıştır. Türkiye’nin yaptığı bu yanlışların sebebi büyük ölçüde kendisini ağabey olarak görmesi ve bu ülkelere ikinci sınıf muamelesi yapması olmuştur. Çok geçmeden bu yanlışlar anlaşılmışsa da günümüz politika arenasında bu ülkeler çoktan kendi hamilerini ve ortaklarını belirlemişlerdir.

Türkiye’nin Türk Dünyasına siyasî anlamda müdahale etmeye kalkışması bu ülkelerin Türkiye’ye karşı davranışlarını değiştirmiştir. Buna en büyük örnek Özbekistan konusunda verilebilir. Günümüzde Yunanistan ile olan ilişkilerimiz Özbekistan ile ilişkilerimizden çok daha iyi durumdadır. Bize ve siyasilere düşen görev bir an önce gerekli önlemleri alarak bu ülkelerle bağlantılarımızı ve ilişkilerimizi düzeltmektir. Bunun için özellikle bu ülkelerde görev yapan elçilik heyetlerinin ve dış görevde bulunan memurların çok iyi seçilmesi gerekmektedir.

SSCB Sonrası

Karakalpakistan, SSCB’den ayrıldıktan sonra dış politikasını Özbekistan ile paralel olarak yürütmüştür. Bu politika içerisinde ana temel menfaatler üzerine oturtulmuştur. Yüzyıla yakın bir dönem kapalı bir ülke olarak dünya siyasetinde yer alan SSCB, ülkede yaşayan insanların başka ülkelerle bağlantısını ve başka ülkelere ilgisini engelleme yoluna gitmiştir. Buna dayanak dış ülkelerden gelebilecek zararlı fikirlerin toplum içinde düşmanlığa neden olacağı tezidir. SSCB’nin yıkılmasından sonra ilk dönemlerde bu politika tamamıyla terk edilmiştir. Fakat Özbekistan’da ortaya çıkan karışıklıklar ve demokrasi düzeninin oturtulamaması ülkeyi yeniden kendi kabuğuna çekilmeye itmiştir. Türkiye ile kardeş olduklarına inanmaktadır. Fakat az da olsa bu fikre katılmayanlar da bulunmaktadır.

ABD mi Rusya mı?

Karakalpak Erkeklerin yarısına yakını dış politikada Rusya’nın yanında yer alınmasını ve Amerika’nın yanında olunmaması gerektiğini savunmaktadırlar. Erkeklerin hemfikir olduğu bir konu varsa o da Özbekistan ve Karakalpakistan’ın tarafsız bir ülke olmasını istemeleridir. Erkekler de Karakalpak kadınlarda olduğu gibi Karakalpak, Kazak, Özbek ve Türkmenlerin aynı millet olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Bunlardan yarısı aynı millet olduğunu düşünürken diğer yarısı bu fikre katılmamaktadır. Erkeklerin çoğunluğu kadınların aksine Osmanlı Devleti ve diğer Türk devletleri hakkında bilgi sahibi olduklarını belirtmişlerdir.

Yine erkeklerin yarısından fazlası Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olduğunu kabul etmektedir. Özbekistan ile Karakalpakistan’ın dış politikalarına baktığımızda Rusya yahut Amerika’nın yanında yer almasını isteyen katılımcıların hemen hemen eşit olduğunu görmekteyiz. Fakat bunu söyleyenlerin çoğunluğu Karakalpakların tarafsız kalması gerektiğini düşünmektedir. Üzülerek söylemek gerekirse kadın katılımcıların çoğu Türkmen, Kazak, Karakalpak yahut Özbeklerin aynı millet olduklarına olumsuz cevap vermişlerdir. Fakat yine de bu rakam bile sevindiricidir. Çünkü Rusların yıllardır uyguladığı ayrı toplum ve ayrı millet politikasına rağmen ankete katılanlardan yarısı aynı millet olduklarını kabul etmektedir.

Özbekistan ve Karakalpakistan’ın dış politikasının ana temellerini uluslararası arenada eşit haklara sahip olmak, millî menfaatlerine uygun kararlar almak, hem içeride hem de dışarıda barış içinde yaşamak, hiçbir ülkeye askerî güç kullanmamak, sınırların dokunulmazlığı ve değişmezliği korumak, anlaşmazlıkları barışçıl yöntemlerle çözmek ve uluslararası kanun ve yönetmelikler doğrultusunda hareket etmek oluşturmaktadır. Karakalpakistan ve Özbekistan uluslararası ilişkilerini bu doğrultuda düzenlemektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir