Sait Faik Abasıyanık Kimdir?

Sait Faik Abasıyanık, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi hikayecilerinden biri olarak kabul edilir. Şairliğinin yanı sıra romancı, hikayeci ve çevirmen olarak yazarlık yapan Abasıyanık, özellikle çok iyi bildiği Fransızca dilinden çok sayıda eseri Türkçeye kazandırdı. Türkiye’de 1960’lara kadar gelişen toplumcu ya da psikolojik hikayeciliğin dışına çıkarak, tarz kaygısı gütmeden hikayelerini kaleme alan Sait Faik, kendisinden sonra gelen Oktay Akbal,, Ömer Seyfettin, Sabahattin Ali, Adalet Ağaoğlu, İlhan Berk gibi isimleri derinden etkiledi. Hikayeleri özellikle diksiyon eğitimlerinde sesli ve hızlı okunması için tavsiye edilen kitaplar arasında gösterilen Sait Faik, Türkçeyi en doğru kullanan yazarlarımızdan da biridir. Adına ödüller verilen, pul bastırılan ve Burgaz Adası’nda müzesi olan Sait Faik Abasıyanık kimdir?

Sait Faik Abasıyanık Kimdir?

Sait Faik Abasıyanık Kasım 1906’da Sakarya’da dünyaya geldi. Türk edebiyatında “Çağdaş Hikayecilik Akımı”nın kurucularından biri olarak kabul edilen Abasıyanık, klasik öykü tekniklerini yıkmıştır.

Toplum problemlerinden çok bireylerin toplumdaki problemlerinden beslenen büyük yazar, işsizlik ve hayatın zorluğu, çalışma şartları gibi konularda hikayeler yazdı. Karakterlerinin daha çok işsiz, balıkçı, kıraathane işletmecisi gibi kişiler olması, Abasıyanık’ın halka daha yakın görünmesine sebep oldu.

İlk kitabını 30 yaşında basan Sait Faik’in fovist bir türde yazdığını savunan eleştirmenler çoktur. 11 Mayıs 1954 yılında hayata gözlerini yuman Abasıyanık’ın Burgaz Ada’da yaşadığı ev korunarak ölümünün 10’uncu yılında Sait Faik Abasıyanık Müzesi olarak açıldı.

Sait Faik Abasıyanık’ın Çocukluğu ve Gençliği

Sait Faik, kerestecilik yapan Mehmet Faik Bey ile Makbule Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Babası kurtuluş savaşı yıllarında Adapazarı Belediye Başkanı’ydı. Gösterdiği fedakarlıklar sebebiyle İstiklal Madalyası alan Mehmet Faik Bey, soyadı kanunu çıktığı zaman ailelerinin lakabı olan “Abasızzadeler”den yola çıkarak “Abasıyanık” soyadını aldı.

Liseye İstanbul Erkek Lisesi’nde başlayan Sait Faik, bundan önce Düzce, Bolu, Hendek, Adapazarı ve Karamürsel’de yaşamıştı ve yine bu yıllarda asıl adı olan Mehmet Sait ismini kullanmak yerine kendi ve babasının ikinci isimlerinden oluşan Sait Faik ismini kullanmaya karar verdi.

Sait Faik, onuncu sınıfta öğretmenlerinin sandalyesine ters iğne koymaları sonucu arkadaşlarıyla beraber liseden kovuldu. Bursa Lisesi’nde lise eğitimine devam eden Sait Faik, liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde Edebiyat Fakültesi’ne girdi.

Uygurca derslerini protesto eden Sait Faik, üniversitenin ikinci senesinde okuldan ayrıldı. 9 Aralık 1929’da ilk hikayesi “Uçurtmalar” Milliyet Gazetesi’nde yayınlandı. 1930 yılının eylül ayında 10 öyküsü Hür Gazete isimli gazetede yayınlanan Sait Faik, 1931 yılında İktisat okumak için isviçre’ye gitti. 1934 yılında İstanbuL’a geri döndü.

Sait Faik’in Yazarlık Hayatı

1934 yılında İstanbul’a döndükten sonra ilk olarak Ermeni Yetimhanesi’nde Türkçe dersleri veren Sait Faik, sürekli sabahları geç uyanması sebebiyle derslere geç kaldı ve öğrenciler üzerinde disiplin sağlayamadı. Bu yüzden hem maaşını eksik alan, hem de okul idaresiyle arası bozulan Sait Faik, babasının isteğiyle tahıl dükkanı işletti. Kısa zamanda takıl alım satım işini de beceremeyen Sait Faik Abasıyanık, babasına dükkanı boş olarak teslim etti.

Bu olayların ardından yazarlığa yönelen Sait Faik, Andre Gilde’nin kitaplarını çevirdi ve Fransa anılarını yazdı. Fransa Anıları Varlık dergisinde yayınlanan yazarın ilk kitabı Semaver basıldı.

Askerlikten psikolojik problemleri sebebiyle muaf tutulan Sait Faik’in ikinci kez yurtdışına çıkışı 1937 yılında olmuştur. Fransa’nın Marsilya kentine giden ve burada 18 gün kalan Abasıyanık Türkiye’ye tekrar geri döndü.

1938 yılında babasının Burgaz Adası’nda bir ev almasının ardından buraya yerleşen Sait Faik, babası Mehmet Faik Abasıyanık’ı 29 Ekim 1938’de Burgaz Ada’da kaybetti.

1939’da Sarnıç’ı, 1940’ta Şahmerdan’ı çıkardı. Şahmerdan’da yer alan Çelme isimli bir hikayede halkı askerlikten soğutmak suçlamasıyla dava açıldı ve beraat etti.

1942’nin Mayıs ayında Akşam Postası gazetesi için muhabirlik yapan Abasıyanık, davanın ardından uzun süre kitap yazmadı ancak Servet-i Fünun, Büyük Doğu, İnkılapçı Gençlik, Yürüyüş gibi dergilerde yazılar yazdı.

1944 yılında yazdığı ve kendi imkanları ve annesinden aldığı parayla basılan “Medarı Maişet Motoru”, bakanlar Kurulu Kararı gereği toplatıldı.

Son Yılları

Sait Faik Abasıyanık’a 1948 yılında siroz teşhisi konuldu. Bir hikayesi sebebiyle mahkemeye verilen, başka bir kitabının da toplatılması sebebiyle yazarlığa ara veren Sait Faik’in hastalığının kötüye gitmesiyle üçüncü defa tekrar yurtdışına çıktı. 1951 yılında bu kez tedavi olmak için Fransa’ya giden Sait Faik, doktorların “ciğerlerinden parça almak” gerektiğini söylemesi üzerine tedaviyi reddederek Türkiye’ye geri döndü.

Sait Faik’in en verimli günleri de bu dönemler oldu. 1951 yılı içinde Havada Bulut, Kumpanya ve Havuz Başı kitapları, 1952’de Son Kuşar kitapları basıldı. Bu son dört kitabında ölüm teması yoğun olarak görüldü.

1953’te Mark Twain Derneği tarafından onur üyeliği üyeliği verilen ikinci Türk oldu. İlki Mustafa Kemal Atatürk’tü. Derneğin üyelerinden olan Halide Edip Adıvar’ın Sait Faik’i önerdiği düşünülüyor.

1953 yılında Kayıp Aranıyor romanı ve Şimdi Sevişme Vakti isimli şiir kitabı yayımlanırken 1954’te Alemdağ’da Var Bir Yılan kitabı çıktı.

1953 yılında tedavi olmak üzere tekrar Paris’e gitmek için pasaport aldı ancak 11 Mayıs 1953 yılında Paris’e gidemeden vefat etti. Mezarı Zincirlikuyu Mezarlığında bulunmaktadır. Kendisinden sonra Burgaz Ada’daki evi Sait Faik Abasıyanık Müzesi olarak ziyaretçilere açıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir