Sıfır Sayı- Umberto Eco

Umberto Eco; Kimileri tarafından çağımızın en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilir. Sıfır Sayı kitabında Eco, esas işi olan gazeteciliğe bir eleştiri getirmiştir. Gülün Adı kitabıyla birlikte kimileri tarafından anlaşılmaz kitapların yazarı olarak kabul ediliyor. Ama yine de herkesin saygı duyduğu İtalyan bir yazardır. En büyük talihsizliği ise -bizim açımızdan- yazdığı kitapların Türkçe’ye tercümelerinin çok büyük eleştiri alması. Ama bu şöhret kısmen Türkiye için geçerli. Öyle ki, Eco’nun başyapıtı sayılan Gülün Adı kitabını Can Yayınları’ndan çeviren Şadan Karadeniz’in dili de, gereksiz Türkçeleştirmeler sebebiyle eleştiriliyor. Doğan Kitap’tan Sıfır Sayı’yı çeviren Eren Yücesan Cendey, yeterince çevirmemekle eleştiriliyor. Bunun cevabını ileride bulabileceksiniz.

Bu yazıda, Sıfır Sayı’nın konusundan bahsedeceğimiz gibi, aynı zamanda Cendey’in bir çevirmen olarak nerelerde müdahalede bulunması gerektiğini okur gözüyle anlatacağız.

Ancak her zamanki gibi önce yazarımızı tanıyacağız.

Umberto Eco Kimdir?

Umberto Eco, 5 Ocak 1932 tarihinde İtalya’nın Alessandria kentinde dünyaya gelmiş, Strega ve Medicis ödüllerinin sahibi büyük yazar. Aynı zamanda bilim insanı ve filozof olarak da titr verilen Eco, 1980’de çıkardığı Gülün Adı kitabıyla adını duyurdu. Türkiye’de en çok Prag Mezarlığı, Gülün Adı, Güzelliğin Tarihi ve Çirkinliğin Tarihi kitaplarıyla tanınıyor.

Umberto Eco, 19 Şubat 2016’da Milano’da hayatını kaybetti.

Sıfır Sayı

Sıfır Sayı aslında bir gazetenin ismi. “Numero Zero” 1990’ların karmaşık siyaseti içerisinde kendine yer bulaması ve siyasi dengeleri değiştirmesi için denenecek ve bir yıl sürecek bir proje. Bu projede üretilecek gazete sayıları, olayların meydana gelmesinden birkaç gün sonra yapılacak ancak olayın meydana gelmesinden birkaç gün öncesinin tarihinden basılarak kamuoyunun algısında olayları önceden tahmin etmiş gibi bir intiba yaratacak. Öte yandan, eskiden meydana gelmiş olayları da topluma hatırlatmayı amaç edinen gazetenin, diğer gazetelerden kolay kolay ayrılmaması için burç yorumları ve ölüm ilanları gibi sayfalarının olması da sağlanacak.

Sıfır Sayı projesinin bir yıl sürüp sürmediğini ve sonucunda ne olacağını bu yazıda bulamayacaksınız. Buradan sonra çevirmen eleştirilerini ve kitabı okumak isteyenlerin niçin okumaları gerektiğini anlatan bir yazı bulacaksınız.

Çevirmen ve Çeviri Hakkında

Öncelikle, kitabı İtalyanca aslından çeviren Eren Yücesan Cendey hanımefendi, Umberto Eco’nun elbette ne büyük bir yazar olduğunun farkında. Muhtemelen Eco’ya saygısızlık yapmamak için 176 sayfalık kitapta bir tane bile dipnot düşmemiş. Hatta -çn- (çevirmen notu) olarak geçen tek bir ibareye bile denk gelemiyoruz.

Bu durum çok büyük bir problem değildir- eğer okuyacağımız kitap alelade bir kitap olsaydı. Umberto Eco’nun yazdığı kitapları tam olarak anlayabilmemiz için çok çeşitli yönlerden bilgi edinmemiz, beslenmemiz gerekmekte. Özellikle bu kitabı okurken “Google Translate”e birkaç kez başvurmak mecburiyetinde kalacağız. İspanyolca, İtalyanca, Fransızca, İngilizce, Almanca ve Arapça pek çok kelime olduğu gibi kitapta yer buluyor. Örneğin Arapça ve Latin harfleriyle yazılmış “basü badel mevt” şeklinde bazı tabirler bulunuyor.

Bunların içinden çıkmak için her ne kadar çeviri yapan programlara mecbur kalsak da “basü badel mevt” cümlesini (باس و باد ال موت) şekliyle değerlendirirsek -bas ü (ve) bad (rüzgar) el mevt (ölüm)- şeklinde açabiliriz. Yine de bir sonuca çıkamıyoruz. Bölüm kitapta şöyle geçiyor; “Anlayacağınız söz konusu olan ortak bir tarz belirleyeceğiz ve örneğin biriniz basü badel mevt yazma zaafına düşerseniz, Colonna size bunu kullanmamanız gerektiğini söyleyip alternatif bir terim önerecek.” Buradan hareketle, Umberto Eco gibi büyük bir üstat bunu Arapça da yazmış olabilir. Ancak bu söz İtalyanca’nın argosunda kullanılan bir deyim de olabilir. Bu konuda çevirmenden bir yardım umardık. Ama bulamadık.

Basü badel mevt, ölümden sonra yaşam olduğunu ifade eden Arapça dini bir terminolojidir. Yani, kısacası ahiret inancının Arapçasıdır. Bu tabir, bu haliyle İtalyanca’da kullanılıyor mu bilemiyoruz. Kısa bir araştırmayla bunun anlamına erişebilsek de, bu tip terimler için dipnot kullanılması gerekirdi.

Umberto Eco ve Kelime Oyunları

Bir diğer olay, gazetede çalışan personeller ana karaktere tanıtılırken Braggadocio isimli bir kişi ile karşılaşıyoruz. Braggadocio kendisini; “Ben Romano Braggadocio” diye tanıtıyor ve “Tuhaf bir soyadınız var. Nerelisiniz?” cevabını alıyor. Ufak ufak “Acaba Braggadocio ne demek ki?” diye düşünsek de bekliyoruz. Braggadocio konulşuyor; “Bakın, bu benim hayatımın en büyük dertlerinden biridir. Sanırım İngilizcede çirkin bir anlamı varmış ama neyse ki öteki dillerde öyle değil. Dedem sahipsiz, sokakta bulunmuş bir çocuktu ve bildiğiniz üzere bu durumda bir belediye çalışanı o çocuğa bir soyadı uydururdu. Sadist ruhlu bir insansa Ficarotta’yı bile layık bulabilirdi; benim dedemin durumunda ise memur yarı sadistti ya da belli bir kültüre sahipti…”

Haydaaa; olay çok değişti. Braggadocio’nun biz İtalyanca olduğunu sanmıştık ancak İngilizce’de kötü bir anlama geldiğini öğrendik. Ficarotta’nın sadistçe bir soyisim olduğunu öğrendik ve Braggadocio’nun da yarı sadist veya belli bir kültürel birikime sahip bir isim olabileceğini öğrendik.

Kitabı kapatıp, bakıyoruz; Braggadocio- İngilizcede palavra anlamına geliyor. Öte yandan İtalyancada da palavra anlamına geliyor. Dolayısıyla bu kitabı okuyan İtalyanlar bu adamın soyadının ne olduğunu anında öğrenirken bizim ya burada bir dipnota ihtiyacımız var veya baştan bize bu durumun anlatıldığı bir önsöze ihtiyacımız var.

Tabii hepsi bu kadar da değil. Ama burada bitirelim. Özetle, kitapta çevirmene çok iş düşüyor. En azından kitabı bir İtalyan’ın anlayacağı kadar anlamamız için çevirmene çok iş düştüğünü belirtmek gerekiyor.

Kitap Hakkında

Kitabın arka kapağında “Kötü Gazetecilik Konusunda Bir Rehber” mottosu yer alıyor. Bu kitapta bir gazetenin çıkış öyküsünü anlatıyor. “Kötü gazetecilik nasıl olur”un yanında, “kötü gazete nasıl olur” sorularına da cevap veriyor. Bu kitapta aradığınız sorulara kısmen yanıt bulabileceksiniz. Ana karakterimiz Colonna, 50 yaşına gelmiş bir “kaybeden” -loser- karakterine sahip. Gazetede Yazı İşleri Sorumlusu olarak görev alacak. Aynı zamanda bu gazetenin öyküsünü anlatacak bir de kitap yazma görevi var.

Gazetenin adı Yarın. Ancak Sıfır Sayı olarak adlandırılıyor. Çünkü bu gazete, diğer gazeteler gibi gazete raflarında değil, özel ortamlarda görünecek. Aylık olarak basılacak gazete, yılda 12 sayı yapacak. Sayıları ise; Sayı 0/1, Sayı 0/2 gibi isimler alacak. Gazetede tartışılan öyküler ise normal olayların, ölüm ilanları ve burç yorumlarının dışında İtalyan Gladiosu ve Avrupa’daki diğer gladiolar olacak. “Stay Behind” (geride duranlar/derin devlet) olarak adlandırılan bu gladioların içinde Türk Stay Behind’ı olarak da “Bozkurtlar” adlandırılıyor. Açıkça Ülkücülerden bahsedilen olaylarda özellikle Papa Jean Paul’a suikast üzerinde duruluyor ve “Bozkurtlar”ın Türk Derin Devleti olduğu savına yer veriliyor.

Hatta ekip İtalya’dan kaçmak isterken “Bozkurtların hüküm sürdüğü Türkiye’ye mi gideceğiz” şeklinde bir değerlendirmede bulunuluyor.

Bunların da dışında, kitapta mimariden otomobillere kadar geniş bir yelpazede bilgi sahibi olabileceğiniz çok çeşitli konular var. Bu konulardan bir tanesi de kitabın kırılma noktasını oluşturuyor. İtalyan Gladio’sunun arkasında Benitto Mussolini mi var? Mussolini İkinci Dünya Savaşı’nda Öldü mü? Papalık, Faşistlere nasıl yardım etti? Alman Nazileri ve İtalyan Faşistleri Arjantin’e nasıl gitti?

Tüm bu soruların cevapları da kitaptan çıkacak önemli bilgiler arasında. Ve tabii, kitabın sonunu söylemiyoruz. Ancak kitabı okurken ilk bölümü çok dikkatli okumanızı öneririz, çünkü kitap, olayların sonundan başlıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir