Onlarlaydım Ama Onlardan Değildim- Cüneyt Özdemir

Cüneyt Özdemir, 33 yaşında genç bir muhabirdir. Donanımlı, zeki ve -medyada her köşe başında rastlanıldığı ve herkesin başına gelebilecek gibi- çekilemeyen bir gazeteci. “Onlarlaydım Ama Onlardan Değildim” kitabında okuyabilecekleriniz ise bu çıkarımlardan da fazla.

Cüneyt Özdemir, yıllardan beri sunduğu 5N1K programı ile çok genç yaşlarından beri adından söz ettiriyor; “vay be çocuk ne güzel program yapıyor” günlerinden, “adam çok şahane araştırıyor ve anlatıyor” günlerine geldi neticede. Bir de şu var ki; Mithat Bereketlerin döneminin 32. Günü neyse, bugünün 5N1K’sı da o. Zaten Cüneyt Özdemir de o ekolden geliyor. Yani, Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün’den öğrencisi. Paket programları ve program kalitesiyle, televizyonda “Youtube kanallarının” üzerinde kaliteye sahip birkaç programdan biri. Rahmetli Mehmet Ali Birand kusura bakmazsa; o 32. Gün’ün tek kişiyle sunulanı. Tek kişiyle sunulanı diyorum, çünkü bir televizyon işinin arkasında bir ekip vardır. Bu ekip ise en az 3 kişiden oluşur. Cüneyt Özdemir’in ekibinin daha kalabalık olduğu kesin ancak kamera karşısında sadece Özdemir’i görüyoruz.

Çok uzatmadan, bu çok değerli gördüğüm kitabı anlatalım. Ama önce kısaca Cüneyt Özdemir;

Cüneyt Özdemir Kimdir?

Çok kısaca belirtirsek, Cüneyt özdemir 1970 doğumlu gazeteci. CNN Türk’te 5N1K programını hazırlayan ve sunan Özdemir, Ankara Üniversitesi’nden Radyo Televizyon Bölümü mezunu. Sıkça sorulan; “2 yıllık mı 4 yıllık mı?” sorusuna “İletişim Fakültesi” şeklinde cevap verelim.

“Birand kusura bakmasın” falan dedik; boşa değildi. “Mithat Bereketlerin dönemi” dedik, o da boşa değildi. Çünkü Cüneyt Özdemir, tam da o dönemlerde 32. Gün’de muhabir olarak görev aldı. İngiltere’ye gidip geldi ve tekrar 32. Gün’de çalıştı. Genel Yayın Yönetmen Yardımcılığı ve Genel Yayın Yönetmenliği koltuklarına oturan Özdemir, ATV Haber’e transfer oldu ama sonrasında tekrar 32. Gün’e döndü. Lübnan’da ve Afganistan’da çalıştı. Kaçak işçi olarak değil; savaş muhabiri olarak. Elinizde olan veya elinize almayı tasarladığınız kitap “Onlarlaydım Ama Onlardan Değildim”, bu iki savaşın imbiğinden süzülmüş bir Irak Savaşı belgeselidir. Tecrübeli sayılan bir savaş muhabirini okuyacaksınız. “Sayılan” kelimesi de tesadüfen seçilmedi. Keza kapak fotoğrafına baktığınız zaman pek tecrübeli birini görür gibi olmuyorsunuz. Ama işte üçüncü büyük savaşını görmüş bir Cüneyt Özdemir var karşınızda.

Onlarlaydım Ama Onlardan Değildim

Kitabın her bölümü sürükleyici olduğundan ve her bölümün ayrı bir hikaye özelliği taşıdığından dolayı, bu kitap hakkında çok uzun değerlendirmelere girmek niyetinde değilim. Özetlemek gerekirse bir “embedded journalist” olan Cüneyt Özdemir, Amerikan askerinde ilk kez Irak Savaşı’nda kullanılan bir gazeteci türü olarak Irak’a gitmiştir. Amerika Birleşik Devletleri tarihinde ilk defa görüyoruz bunu. “Embedded” iliştirilmiş manasına geliyor. Bunun da değerlendirmelerine giren Özdemir, “Embedded journalist” kavramını bire bir çevirerek “İliştirilmiş Muhabir/gazeteci” olarak çevirir. İşin mantığı ise şudur. Bir asker birliğinde, bir veya birkaç gazeteci vardır. O birlik nereye giderse oraya gitmek, ne verirse onu yemek, nereyi gösterirse orada yatmak zorundadır. Haliyle özgürce hareket edemez, her gördüğü yere girip çıkamazlar.

Bu yöntem Amerikan ordusunda bir stratejik hamle olarak göze çarpıyor. Afganistan’ı işgalinde eleştirilen ve zaten Vietnam’dan beri affedilmeyen Amerikan Ordusu, gazetecileri kendi safına alarak, askerle beraber düşmanın karşısında görünecek. Ve böylece bütün dünya televizyonları da o gazetecilerin gösterdiklerini; dolayısıyla kurşunlar karşıdan geldiği için Amerikan tarafını tutacak. İzleyici doğrudan empatiyi Amerikan ordusu ile kuracak. Özdemir’in başlığı ise tam da bu noktada bir günah çıkarma aracıdır; “Onlarlaydım ama onlardan değildim”.

“Embedded Journalist”

Özdemir’in niçin “embedded” olarak savaşa girdiği konusuna girmiyorum; onu Cüneyt Özdemir’in kendisi anlatıyor. Özdemir bu kitabında Kardak Kayalıkları’ndan Afganistan Savaşı’na, Lübnan’dan babasının Kıbrıs Savaşı hatıralarını anlattığı “Herkesin Babasının Bir Hikayesi Var” belgeseline varana kadar bir çok konuda başarılı “flashback”ler yapıyor. Yani hatırlatma; ama biz bunları zaten bilmediğimiz için arkaplan bilgisi.

Cüneyt Özdemir, kitabında olayların çok daha öncesinden başlıyor. Veya okurken size öyle gelecek; bağlı bulunduğu birlik, Amerikan askerleri içerisinde Irak’a en son giren birlik. Yer yer fotoğraflara da yer verilen kitaptan öğrenilecek en önemli şey ise bir ülkenin nasıl işgal edildiğinin resmi olmasıdır.

Heyecanı çok kaçırmamak lazım. Bir ülkeyi düşanı nasıl elini kolunu sallaya sallaya işgal eder? Ebu Gharibler nasıl olur? Bir kültür nasıl yok olur? İşgalci askerlerin psikolojisi neydi? İşgal edilen yerlerde yaşayanların tepkileri nelerdi? Bu soruların cevapları ve daha fazlası kitapta.

Bir de Cüneyt Özdemir’in birkaç yerde -en başta da belirttiğimiz “çekilemeyen” tabirine karşı- verdiği mücadele anlatılıyor. Okunması gereken kitapların başında ve çok akıcı.

Doğan Kitap’tan çıkan “Onlarlaydım Ama Onlardan Değildim” kitabı, 2003 ve 2014’te 2 baskı yapmış ve eklerle beraber 273 sayfa. Bir önceki kitap olan Umberto Eco’nun “Sıfır Sayı” kitabının tam tersi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir