Depremler Nasıl Olur?

Depremler pek çok kişinin korkulu rüyasıdır. Türkiye, aktif bir deprem kuşağında yer alıyor. Bu da korkularımızı kat be kat artırıyor. Dünyanın sürekli hareket halinde olması, aslında binlerce yıldır insanları korkutuyor. Şimdiye kadar deprem yüzünden milyonlarca insan ölse de, 2000’li yıllarda depremden ölmek kaderin bir parçası değil. Aksine, insan doğayla kavga etmeyi öğrendi. Dünyada pek az bölgede depremler yüzünden ölmek doğal bir sonuç. Peki Türkiye bunun neresinde? Ve depremler nasıl olur? Sahi, yapay depremler mümkün mü, HAARP gerçekten var mı?

Depremler Hayatın Bir Parçası

Günlük hayatta her zaman depremlerle karşılaşıyoruz. Yer ayaklarımızın altından gıdım gıdım kayıyor. Bunların hemen hiçbirini hissetmiyoruz. Bu yüzden günlük hayatımız kesintisiz devam ediyor. Eğer her depremi hissetseydik, muhtemelen hayat çok çekilmez olurdu. Ne var ki, Türkiye’de yaşayan her insan hayatında en az bir kere yıkıcı deprem yaşamış veya yaşayacak. Bu bilinçle hareket etmek, tüm sorunların çözümünün birinci adımı.

Sadece 2000’li yılların başından beri depremlerde Türkiye’de 100 bine yakın insan hayatını kaybetti. Uzmanlar, henüz en kötüsünü görmediğimiz konusunda bizleri uyarıyor. Deprem olmaması için dua etmek bir çözüm değil elbette. Çünkü depremler olur. Bu bilinçle hareket etmek önemli. Deprem konusunda artık daha bilinçli bir toplum olduğumuz kesin. Peki bu depremler nasıl oluyor?

Deprem Çeşitleri

Depremlerin temelde 3 türü vardır. Bunlar tektonik, volkanik ve çöküntü depremleridir. Ancak bunların dışında, madencilik veya metro çalışmaları sırasında yapılan patlatmalarla çok küçük depremcikler de sismograflara takılmaktadır. Bunlar kategori dışı bırakılır.

Tektonik

Bu tip depremler, kıta levhalarının hareket etmesiyle meydana gelir. Bunu artık bilmeyen yok. Varsa, Fay Hattı Nedir yazımızı okuyup sonra bu yazıya devam etmesini öneririz. Dünya milyonlarca yıl önce Pangaea adı verilen, tek bir kıtaydı. Bu kıta, birkaç ayrı parçadan oluşuyordu. Dünyanın güneş sisteminden ayrılmasından sonra döne döne kabuğunun soğuması sonucu kara dediğimiz, üzerinde yaşadığımız kısım meydana geldi. Ancak bu kabuk, dünyanın içinin sıcak kalmasına sebep oldu.

Dünyanın içindeki sıcak magma veya manto adı verilen, akışkan sıvı tabaka hareket halinde. Dünya döndükçe, magma da ters yönde hareket ediyor. Bu da kara parçalarını hareket etmeye zorluyor. Tektonik deprem dediğimiz deprem türleri, bu zorlanmadan dolayı meydana geliyor.

Dünyadaki, tek bir kıta dediğimiz Pangaea, bu zorlanma sonucu ayrıldı. Bazı parçalar, diğer parçalarla çarpıştı. Dağlar, bu çarpışma sonucu ortaya çıktı. Göller ve denizler, bu ayrılma sonucu oluştu. Dağların şekillerini iyi inceleyin.

Tek başına dimdik duran volkanik dağlar, Volkanik Depremler bölümünde açıklandı. Sıradağlar, işte bu levhaların birbiriyle çarpıştığı yerde meydana geliyor. Konunun çok fazla detayı var. Fakat dünyanın en büyük bindirme fay hatlarıyla oluşan dağ silsilesi Himalayalar’dır. Geçtiğimiz yıllarda Nepal’de 8.1 büyüklüğünde bir deprem üretmişti.

Aynı zamanda fay hatlarının çöküntü yarattığı yerde veya bir başka deyişle levhaların birbirinden uzaklaştığı bölgelerde çöküntü alanları vardır. Mesela Koeri haritasında fay görünümünü açın (Sol üstte 6. düğme). Orada Sapanca Gölü’nü bulun. Tam ortasından KAF (Kuzey Anadolu Fay Hattı) geçmektedir. Veya Elazığ’daki Hazar Gölü’ne bakın. Orada DAF (Doğu Anadolu Fay Hattı) yer alıyor. Bu göller, çöküntüler sonucu oluşmuş göllerdir. Harita Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi’nin haritasıdır.

Hazar Gölü

Öte taraftan Marmara Denizi de, depremler sonucu oluşmuş bir denizdir. Tarih boyunca Marmara Denizi’nde pek çok yıkıcı deprem oldu. Bunlar İstanbul’u da etkiledi. İstanbul’da yakın zamanda bir deprem daha bekliyoruz. Coğrafyamızda tarihten beri tespit edilmiş tüm depremleri, Yine Kandilli Rasathanesi’nin Tarihsel Depremler bölümünden görebilirsiniz.

Volkanik

Dünyanın altındaki magma yer küreyi zorluyor dedik. Bir açık bulup buradan dışarı çıkarsa, yanardağ oluşuyor. Buna püskürük diyoruz. Çünkü magma püskürerek dışarı çıkıyor ve çevresindeki toprak yükseliyor. Ağrı dağı gibi volkanik dağlar buna bir örnektir. Bunun sonucunda volkanik depremler oluşuyor. Deprem, bu püskürme işleminden hemen önce meydana geliyor. Bu esanada aslında lavlar, bulduğu çatlaktan atmosfere doğru yol alıyor. Bu depremlerin süresi daha uzun, yıkıcılığı da ardından gelecek diğer tehlikelerden dolayı daha fazla olur.

Bu tehlikeler, çıkan magmanın dağın çevresine yayılması, atmosfere karışan zehirli gazlar ve sonrasında çevreyi kaplayan tüflerdir. Mesela Pompei’nin böyle bir deprem ve volkan aktivitesi sonucu yok olduğunu biliyoruz.

Türkiye’de çok fazla volkanik dağ bulunmaktadır. En büyüğü Ağrı Dağı’dır. Hasan Dağı, Erciyes, Nemrut, Tendürek gibi dağlar da volkanik dağlardır. Aslında volkanik dağların çok oluşu da aktif bir deprem coğrafyası üzerinde olduğumuzu gösteriyor. Bu dağların sıralanış yönü de fay hatlarına yakındır. Ancak bu dağlar artık körelmiştir. Yani, tekrar faaliyete geçmesi beklenmiyor. En azından önümüzdeki birkaç bin yıl içinde. İyi haberden sonra, şimdi bir de kötü haber verelim. Kula Dağı, Türkiye’nin rakımı en düşük ve en aktif volkanik bölgesidir. Yine de büyük bir deprem gerçekleşmedikçe patlaması beklenmiyor.

Magmanın yer kabuğunu zorlaması sonucu dünyada bulduğu bir çatlaktan yer yüzüne çıkan magma, o esnada depreme sebep oluyor.

Çöküntü

Çöküntü depremleri, bunların içinde insanların doğrudan etkide bulunduğu tek depremdir. Ne volkanik ne de tektonik olanlar insanların etkisi olamayan veya son derece sınırlı etki eder. Ancak çöküntü depremlerinde insan faktörü çok önemlidir.

Çöküntü depremleri, yer kabuğunun sabit kalmasını sağlayan faktörlerin ortadan kalkmasıyla meydana gelir.

Yer altında, bazı boşluklar vardır. Bu boşluklar, gaz, su, petrol, kömür, bor elementi ve sair madenlerle doludur. Bu madenler, ülkelerin ekonomilerini ayakta tutmak için, çeşitli araçlar üretmek, üretim yapmak için kullanılır.

Su, tarım için gereklidir. Petrol, araçları çalıştırmak için lazımdır. Gaz ısınmak için çıkarılır. Diğer madenleri de çeşitli işler için oldukları yerden alırız. Bu madenleri veya ürünleri aldığımız yerler boş kalır. Bir süre sonra orası çöker.

Daha önce hiç kumla oynadınız mı? Bir gün kumsala giderseniz bunu mutlaka deneyin. Yeri kazın, sonra kumun altından içerideki ıslak kumu çıkarın. Eğer tabaka çok ince olursa hemen çökecektir. İnce değilse bile, bir süre sonra çökecektir. Çökmese bile toprağın zemininde çatlaklar oluştuğunu göreceksiniz.

Şimdi orada büyüklüğünüzü bir kum tanesi kadar hayal edin. İşte o çatlağın meydana gelmesi, sizin için orta büyüklükte bir deprem gibi olacaktır. Tamamen çökmesi ise büyük bir felaket olacaktır.

Türkiye’de bu tip depremleri genellikle Konya civarında görürüz. Petrol üretilen çöl bölgelerinde daha sık yaşanır. Konya’daki depremler daha küçüktür ve obrukların meydana gelmesiyle olur. Madencilik tekniklerinin gelişmesi sonucu, risksiz bir şekilde kapalı madencilik mümkündür. Ancak açık madencilik yapılan sahalar da vardır. Bunlar depreme sebep olmaz, fakat bitki örtüsü ve iklime zarar verir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir